Akıllı telefonunuzu kullanırken parmaklarınızla ekranda yaptığınız hareketlerin telefonun Wi-Fi kablosuz bağlantı sinyallerini etkilediği, üstelik bunun ciddi veri sızıntılarına yol açabileceği hiç aklınıza gelir miydi?

Sanal gerçekliğe uyumlu aygıtlar yaygınlaşmaya başladıkça, bu işle ilgilenenlerin aklında “acaba bilgisayarım bu deneyimi yaşatabilmek için yeterince hızlı mı” sorusu dolaşmaya başladı.

Bilgisayarınız durduk yere yavaşlıyor, karşınıza olmadık hata mesajları çıkarıyor, sebepsizce ısınıyor, kısacası olması gerektiği gibi çalışmıyorsa iyi bir bakım zamanı gelmiş demektir.

Bugüne dek bu köşede attığım en ilginç başlıklardan biri bu olsa gerek, ama arkasında hayli basit bir mantık yatıyor. Malum, dünyanın en büyük arama motorlarından biri olan Bing Microsoft’a ait.

Ortalama bir sanatsever için müze gezmede iki büyük sorun var. Birincisi gerçekten o müzede ilginizi çekecek eserlerin olup olmadığını bilmek, ikincisi bu eserlerin öyküsünü öğrenmek.

Uzun uçak yolculuklarını biraz daha çekilebilir kılmak için koltuk arkasına monte edilen ekranlardan film izlemek çok yaygın. Ancak bu ekranların çok da “rahat” olduğu söylenemez.

Kişisel bilgisayarların yaygınlaşması daktiloları tarihin tozlu sayfalarına taşıdı. Kolay metin düzenleme, yazım yanlışlarını bulma, dil bilgisi kurallarını sınama gibi birçok özellik bilgisayarları temel yazı yazma aracı haline getirdi.

Bundan birkaç yıl önce dev şirketler, giyilebilir cihazlar sınıfında ürettikleri kol saatlerinin geleceğine dair büyük umutlar besliyordu. Ancak kullanıcılar böyle bir cihazla tam olarak ne yapacaklarını anlayamadılar, fonksiyonlar beklentileri karşılayamadı ve bu durum satışlara da yansıdı.