Doç. Dr. Adem Polat, meme kanseri ameliyatlarında çığır açabilecek ve yapay zekâ, biyoteklnoloji gibi alanlarda gelişmiş bilimsel ve mühendislik bilgisine dayalı olarak geliştirilen meme kanseri görüntüleme cihazı MamoScope’u üretti.
DikkyOesin/iStock
Akrepler, yılanlar ve örümcekler gibi zehirli hayvanlar çoğumuz için korkutucu olsa da onlar da korkudan muaf sayılmaz. Çünkü bu hayvanların zehirli türlerini bile rutin olarak avlayıp besin olarak tüketebilen pek çok yırtıcı hayvan türü var. Peki ama zehirli bir hayvanı avlayıp yiyen yırtıcı bir hayvan nasıl olabiliyor da yediği hayvanın vücudundaki zehirden etkilenmiyor? Cevaba geçmeden önce önemli bir ayrımdan söz etmemiz gerekiyor. Hayvanlarda, her ikisi de Türkçede zehir anlamına gelse de İngilizcede “venom” ve “poison” olarak adlandırılan iki çeşit zehir bulunur. Venom türündeki zehirler proteinlerden oluşur. Venomlar etkilerini ısırılma, sokulma ya da bir yara yoluyla kana karıştıkları zaman gösterir. Ağız yoluyla alındıklarında ise genellikle sindirim sistemindeki enzimler tarafından parçalanarak etkisiz hâle gelirler. Küçük moleküllerden oluşan “poison” türündeki zehirler ise sindirim sisteminden yapısı bozulmadan geçebildiği için ağız yoluyla alınsa bile kana karışarak etkili olabilir. Bu nedenle etkilerini deriyle temas ettiklerinde, solunduklarında ya da yutulduklarında gösterirler.
Kimi yırtıcı hayvanlara yem olabilen akrepler, yılanlar ve örümceklerin sahip olduğu zehirler (az sayıdaki istisnalar dışında) venom türündedir. Bazı yırtıcı hayvanlar, avlayıp yedikleri hayvanların zehrinden işte bu sayede etkilenmez. Çünkü daha önce de belirttiğimiz gibi venom türü zehirler sindirim sistemlerinde parçalanıp etkisiz hâle gelir.
Venom taşıyan hayvanları avlayıp yiyebilen hayvanların zehirlenmesini önleyen birkaç strateji daha vardır. Bazı hayvanlar venomdaki zehir etkisi gösteren moleküllere karşı dirençlidir. Örneğin kuyruksürengil (Herpestidae) ailesine ait kedimsi türlerinde bulunan asetilkolin almaçlarındaki bazı mutasyonlar, yılan zehrindeki sinir sistemini etkileyen nörotoksinlerin bağlanmasını engeller. Asetilkolin, sinyallerin sinir hücreleri arasında iletilmesini sağlayan bir nörotransmitterdir ve nörotoksinler normalde asetilkolin almaçlarına bağlanarak beyin ile kaslar arasındaki sinir iletişimini engelleyerek felce neden olur. Yine Kuzey Amerika’da yaşayan keseli sıçangiller (Didelphimorphia) ailesine ait hayvan türlerinin kanında yılan zehrini etkisiz hâle getiren proteinler bulunur. Ayrıca bal porsukları kobra, yer sincapları da çıngıraklı yılan sokmalarına karşı dirence sahiptir. Bazı hayvanlar ise avladığı hayvanın zehrinden korunmaya yönelik davranışlar sergileyebilir. Örneğin sekreter kuşları ile kariyamagiller (Cariamidae) ailesinden kuş türleri, hızlı ve isabetli gaga ve pençe darbeleri sayesinde daha yılanlar onları sokmaya fırsat bulamadan onları parçalayıp öldürür. Kuyruksürengiller ise akrepleri avlarken gruplar hâlinde hareket eder ve genellikle akrebi yemeden önce akrebin iğnesini vücudundan ayırır.
Öte yandan belirli özellikleri sayesinde “poison” türünden zehre sahip hayvanları yiyebilen hayvanlar da vardır ancak bunlar hayvanlar aleminde bir azınlık durumundadır.
Kaynaklar: