Tip 1 diyabet hastası 25 yaşındaki bir kadına, yeniden programlanmış kök hücre nakli yapıldı ve üç aydan kısa bir süre sonra vücut kendi insülinini üretmeye başladı.
Ptolemy olarak da bilinen Antik Yunan gök bilimci Claudius Ptolemaeus’un, Eski Mısır’daki İskenderiye Gözlemevi’nde çalıştığını gösteren 1866 tarihli bir çizim
Fiziğin yirminci yüzyıl boyunca gerçekleştirdiği olağanüstü başarılara benzer kazanımların kaydedildiği bir diğer bilim dalı da astronomi, yani gök bilimidir. Uzak geçmişten modern çağa kadar gökbilimciler, her dönemde ve her uygarlıkta evreni tanımak, nelerden oluştuğunu ve olup bitenlerin nasıl meydana geldiğini öğrenmek için olağanüstü çaba gösterdi. İlk zamanlar gök bilimciler, görüş alanlarının uzayın derinliklerine kadar uzanmadığını bilseler de çıplak gözle görülebilecek mesafelerdeki cisimleri yıllarca sabırla gözlemleyerek son derece hassas sonuçlar elde etmeyi başardı. Uzayın uzak bölgelerinde olup bitenlerden haberdar olma arzusu onları, görme yetilerini geliştirecek araçlar icat etmeye sürükledi, bunun içinbüyük çaba ve zaman harcadılar. Merceği bulunmayan gözlem borularıyla gök cisimlerinin yaydıkları ışığı belli noktalara odaklayarak net görüntülerini elde etmeyi denediler.
Galileo Galilei’nin (1564-1642) mücadeleci yönü ile birlikte, bilmeye ve öğrenmeye duyduğu merak neticesinde gerçekleştirdiği çalışmalar gök bilim alanında yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Yaptığı teleskoplarla gökyüzünü günlerce gözlemlemesi sonucunda Güneş sisteminin iri üyelerinden biri olan Jüpiter’in dört uydusunu keşfetmesi, gök bilimcilerin gökyüzüne ilişkin kabullerini geri dönülemez şekilde değişime uğrattı.
Galileo Galilei
Asla sönümlenmeyen daha uzağı bilme arzusu, daha gelişmiş gözlem araçlarının icat edilmesine ve bu da sayısız yıldızın keşfine yol açtı. Giderek keşfedilen gök cisimlerinin hareketleri anlaşıldı ve galaksilerden oluşan evrenimizin genişlediği belirlendi. Radyo sinyallerini taşıyan elektromanyetik dalgalarla çalışan radyo teleskopların yardımıyla evrenin ilk aşamalarını görüntülemeyi başarmak ve uzak galaksileri keşfetmek ise olağanüstü heyecan verici bir gelişme oldu. Ardından yerçekimsel radyasyonun (kütleçekimsel dalgaların) varlığını gösteren ikili nötron yıldızı tespit edildi ve kozmik mikrodalga arka plan radyasyonu keşfedildi. Gök bilimciler, keşfetmeye ve olağanüstü gelişmiş araçlar icat etmeye doymuyordu. Nihayet günümüzün olağanüstü niteliklere sahip ve uzakları yakına getiren dev teleskoplarını yapmayı başardılar.
Devamını okumak için TÜBİTAK Yayınlar web sitesini ziyaret ederek abone olabilirsiniz.