Skip to content Skip to navigation

Buradasınız

Beynin de Mikrobiyomu Var!

Dr. Özlem Ak

Cemile Bingol / iStock

Mikrobiyom kavramı, insan vücudundaki bağırsak, deri veya burun boşlukları gibi organlarla ilişkilendirilir. Yakın zamana kadar beyin mikrobiyomunun varlığı çok uzak bir ihtimal olarak görülüyordu. Merkezi sinir sistemi, nöronlara zarar vermemesi için potansiyel patojenleri filtrelemesi beklenen “kan-beyin bariyeri” adı verilen bir zar tarafından korunuyor. Dahası, beynin herhangi bir ‘‘davetsiz misafirle’’ başa çıkmak için “mikroglia” adı verilen kendi özel bağışıklık sistemi var.

Bazı virüs ve bakterilerin beyne ulaşmasının, ensefalit gibi ciddi hastalık semptomlarına neden olduğu bilinse de bunun nadir bir olay olduğu düşünülüyordu. Beynin, çeşitli mikroplardan oluşan bir popülasyona ev sahipliği yapabileceği düşünülemezdi.

Son yıllarda beyin mikrobiyomuna artan ilgi, içimizde ve üzerimizde yaşayan çeşitli mikroorganizmalara yönelik araştırmalara dayanıyor. Başlangıçta çalışmalar, uzun vadede sağlıklı bir yaşam için bağırsak mikrobiyomunun önemini ortaya koydu. Şimdi ise vücudumuzun mikrobiyal sakinlerinin diğer birçok organın işleyişini etkileyebildiği ve bu etkinin her zaman olumlu olmadığı anlaşılıyor: Bazıları, kalp hastalıklarına yol açan arterleri kaplayan plaklardan; bazıları ise tümörlerin büyümesinden sorumlu olabiliyor.

Birkaç yıl önce Christopher Link’in Colorado Boulder Üniversitesindeki yüksek lisans öğrencilerinden biri, beyinde mikroorganizmaların olma olasılığından söz ettiğinde Link, çok şaşırdı. Daha sonra literatürü incelediğinde çalışmaların çoğunun beyin mikrobiyomundan daha çok demansa odaklanmış olduğunu gördü. Diğer yandan beyin mikrobiyomunun varlığına dair kanıtlar, hayal ettiğinden çok daha fazlaydı.

1990’ların başlarında, o zamanlar İngiltere, Manchester Üniversitesinde çalışan Ruth Itzhaki, Alzheimer’lı kişilerden alınan ölüm sonrası beyin örneklerindeki genleri sıralamıştı. O ve meslektaşları, dokunun genellikle uçuğa neden olan herpes virüsü ile dolu olduğunu bulmuştu. Daha ileri araştırmalarla diş eti hastalığının arkasındaki bakteri olan Porphyromonas gingivalis’in demans nedeniyle hayatını kaybeden insanların beyinlerinde benzer şekilde yaygın olduğu gösterildi. Bu tür bulgular, başlangıçta şüpheyle karşılandı. Bazı bilim insanları mikropların, laboratuvardaki örneklerin kontaminasyonundan (kontaminasyon ya da bulaşma, doğal ortamı veya bir malzemeyi bozan ya da enfekte eden bir başka istenmeyen bileşen, organizma veya maddenin varlığı) kaynaklandığını düşündü. Diğerleri ise mikropların beyne ancak demansın geç evrelerinde, bireylerin sağlık durumlarının kötüleşmesinin bir sonucu olarak girmiş olabileceğini öne sürdü.

Devamını okumak için TÜBİTAK Yayınlar web sitesini ziyaret ederek abone olabilirsiniz.