Skip to content Skip to navigation

Plastik Çağının Gözle Görülmeyen Tehdidi Mikroplastikler Sınır Tanımıyor

Dr. Özlem Ak

Svetlozar Hristov

Dünyada yılda yaklaşık 450 milyon ton plastik üretiliyor. Ancak bu devasa miktarın sadece %9’u geri dönüştürülüyor, geri kalanı ise çevreye karışıyor ya da çöplüklere atılıyor. Uzmanlara göre üretim hızı böyle devam ederse 2060 yılına kadar yıllık plastik üretimi 1,2 milyar tona ulaşabilir. Üstelik plastik üretimi tamamen durdurulsa bile doğada biriken milyonlarca ton plastik zamanla parçalanarak mikroplastiklere dönüşmeye devam edecek. Bu da demek oluyor ki, doğadaki plastik tehdidi kendiliğinden ortadan kalkmıyor, aksine daha görünmez ama daha yaygın bir sorun hâlini alıyor. Tahminlere göre, her yıl 10 ila 40 milyon ton mikroplastik doğaya karışıyor. Bu parçacıklar yalnızca çevreye değil; deniz yaşamına, besin zincirine ve insan sağlığına da doğrudan zarar veriyor.

Mikroplastik Nedir?

1907 yılında icat edilmesinden bu yana plastik, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası hâline geldi. Gıda ambalajlarından tıbbi ekipmanlara kadar pek çok alanda sağladığı kolaylıklarla, modern toplumun temel malzemelerinden biri oldu. Bugün en yaygın kullanılan plastik türleri arasında polipropilen (PP), polietilen (PE), polietilen tereftalat (PET), polistiren (PS) ve polivinil klorür (PVC) yer alıyor. Ancak bu dayanıklı malzeme zamanla ezilerek, koparak ya da bozulup parçalanarak minik parçacıklara ayrılıyor. Bu plastik parçacıklarının boyutu birkaç mikrondan birkaç milimetreye kadar değişebiliyor. İşte bu küçük parçacıklara mikroplastik adı veriliyor. Mikroplastikler, çapı 5 mm’den küçük plastik parçaları olarak tanımlanıyor. Daha da küçükleri, yani çapı 1 mikrometreden (μm) az olanlar ise nanoplastik olarak adlandırılıyor.

Her yıl 10 ila 40 milyon ton mikroplastiğin doğaya karıştığı tahmin ediliyor. Üstelik artış bu hızla sürerse miktarın 2040 yılına kadar iki katına çıkabileceği öngörülüyor. Mikroplastiklerin çoğu, doğada zamanla parçalanan büyük plastiklerden kaynaklanıyor. Ancak bir kısmı da boya, kozmetik, temizlik ürünleri ve diş macunları gibi günlük hayatta kullanılan ürünlere doğrudan bilinçli bir şekilde ekleniyor. Asıl endişe verici olan ise mikroplastiklerin sadece doğada değil, artık insan vücudunda da bulunuyor olması. Yapılan araştırmalar, bu parçacıkların damarlarda, beyinde, karaciğerde, böbreklerde ve hatta plasentada bile tespit edildiğini gösteriyor. Üstelik mikroplastikler yalnızca şehirlerde değil: Antarktika’dan Arktik’e, Everest’in zirvesinden Mariana Çukuru’na kadar dünyanın ulaşılması zor en ücra köşelerinde bile bulunuyor. İçtiğimiz suya, yediğimiz yiyeceklere, giydiğimiz kıyafetlere ve soluduğumuz havaya karışmış durumdalar.

Devamını okumak için TÜBİTAK Yayınlar web sitesini ziyaret ederek abone olabilirsiniz.