Günümüzde, yoğun egzersizlerden sonraki günlerde deneyimlenen kas ağrılarının doğrudan laktatla ilişkili olmadığı biliniyor. Bilim insanları, bu ağrıların kaslardaki mikroskobik yırtılmalardan kaynaklandığını düşünüyor
Francesco Scatena/iStock
Dünya genelinde çiftliklerde beslenen veya meralarda otlayan inekler ve sığırlar güçlü bir sera gazı olan metanı önemli kabul edilebilecek miktarlarda üretiyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütüne göre inekler, küresel ısınmanın yaklaşık %4’ünden sorumlu. Davis, California Üniversitesi ve Yenilikçi Genomik Enstitüsünden araştırmacılar, inek midesindeki sindirim süreçlerini değiştirmek için uzun zamandır bir deney yürütüyor. Ekip, bu metan emisyonlarını azaltmak veya ortadan kaldırmak amacıyla ineklerin midesindeki mikroorganizmaları genetik olarak değiştirmek için CRISPR teknolojisini kullanıyor. Araştırmacıların çalışması başarılı olursa, potansiyel olarak insan kaynaklı en büyük metan kaynağını ortadan kaldırabilir ve küresel ısınma eğilimlerini önemli ölçüde etkileyebilir.
İnek diyetlerine deniz yosunu, kekik veya sarımsak gibi maddelerin eklenmesi metan emisyonlarını %80'e kadar azaltabilirken bu yaklaşım, ABD'deki çoğunlukla günlük olarak beslenen süt ineklerinin yalnızca yaklaşık %10'u için uygulanabiliyor. Aynı durum küresel olarak da geçerli. Başta besi sığırları olmak üzere geri kalan sığırların çoğu meralarda otladığı için milyarlarca serbest dolaşan sığır için bu tür beslenme değişikliklerini uygulamak, lojistik açıdan zor olacak gibi görünüyor.
İneklerin gaz çıkartmasıyla artan metan emisyonları, aslında ineklerin sindirim sistemlerindeki gaz üreten mikroorganizmalardan kaynaklanıyor. Araştırmacılar, bu mikropları daha az metan üretecek şekilde genetik mühendisliğe tabi tutarak emisyonları dışarı atılmadan önce azaltmayı hedefliyor.
Davis, California Üniversitesinden Hayvan Bilimi Profesörü Matthias Hess, metanı azaltmak için kolay erişilebilir ve ucuz, kısıtlama veya sınırlama olmaksızın ve sadece California eyaletinde değil tüm dünyada kullanılabilecek bir çözüm bulmaya çalıştıklarını söylüyor.
Bilim insanları, ineklere doğumda uygulanabilecek ve potansiyel olarak mikrobiyomlarını kalıcı olarak değiştirebilecek bir tür probiyotik hap geliştirmeyi planlıyor. Bu yaklaşımın temelinde, gen düzenlemesiyle boynuzsuz veya ısıya dayanıklı kaygan kürklü sığır yetiştirmek için elde edilen önceki başarılar yatıyor. Ancak bu projede mikrobiyomun kendisi hedef alınıyor ve farklı inek ırklarında uygulanabilecek potansiyel bir çözüm sunuyor.
Bu probiyotik hapın ilk denemeleri Davis, California Üniversitesinde yapılacak ve araştırmacılar tedavinin etkinliğini değerlendirmek için ineklerin gaz çıkarmalarını ve metan emisyonlarını izleyecek.
Ancak bilim insanları, genel olarak mikropların genlerini düzenleme becerisini göstermiş olsalar da şu ana kadar inek bağırsağındaki mikroorganizmaların sadece küçük bir kısmını değiştirebildi. Araştırmacılar hâlâ mikrobiyal gen düzenleme araçları geliştiriyor ve mikrobiyom türlerini haritalandırıyor. Bu endişelere rağmen, mikrobiyal düzenlemenin potansiyel faydaları ilgi çekiyor. Araştırma ekibine göre bu araştırmadan elde edilen bilgiler, diğer hayvanlar ve ekosistemler için de kullanılabilecek.
Kaynak: