Öte
yandan Orta Çağ'ın, 'adi metalleri' altına çevirme arayışlarından oluşan 'simya'sı,
kabuk değiştirip kimyaya dönüşmekte, fakat fiziğe oranla geç gelişmektedir. Henüz
bileşiklerin yapısı bir yana, elementin ne olduğu dahi tartışma konusudur. Modern
kimyanın kurucusu sayılan Antoine-Laurent Lavoisier, başta gazlar olmak üzere,
doğal maddelerin bileşimlerini incelemiş, elementin ne olduğu sorusuna da, "kimyasal
süreçlerle başka bir maddeye dönüştürülemeyen" tanımını getirmiştir. Bu tanımdan
hareketle, doğal elementler saf olarak elde edilip, listelenmekte, fiziksel ve
kimyasal özellikleri belirlenmektedir. Newton kütlenin önemli olduğuna işaret
ettiğinden, en başta gelen ve yoğun olarak araştırılan özellik, atom ve moleküllerin
ağırlıklarıdır. Bu arada Lavosier 1793 yılında, 'Terörün Hükümranlığı' sırasında
tevkif edilen matematikçi Lagrange'ı kurtardıktan sonra, bir başka ünlü matematikçi
olan Jean Baptiste Joseph Fourier tarafından giyotine gönderilir.
1802 yılında Thomas Young (1773-1829), yaptığı bir deneyle, ışık konusundaki tartışmaların
seyrini değiştirir. Tek renkli bir ışık demetini, üzerinde birbirine yakın iki
yarık bulunan bir plakaya doğru yönlendirmiş ve yarıklardan geçerek bölünen ışık
demetinin, plakanın arka tarafındaki bir ekran üzerinde girişim örüntüsüne yol
açtığını göstermiştir. Işığın dalga kuramını geliştirir. Parçacık yanlıları kaybetmiştir.
Geçici olarak...