Newton,
diğer pek çok konu arasında, optikle da ilgilenmiş ve beyaz ışığın, kırıcı bir
ortamdan oluşan bir prizmadan geçirildiğinde, gökkuşağına benzeyen renkli ve sürekli
bir spektruma ayrıştığını keşfetmiştir. Daha önce kırılma ve yansıma olayları
incelenerek, optik yasaları belirlenmiş ve ışık hakkındaki hemen herşey bilinir
hale gelmiş gibidir. Ancak yapısı hakkında, öteden beri süregiden tartışmalar
vardır. Bazıları ışığın dalga yapısında olduğunu savunurken, diğerleri, 'korpuskül'
denilen parçacıklardan oluştuğu görüşündedir. Tayftaki farklı renklere değişik
türden korpüsküllerin yol açtığını savunan Newton, ağırlığını 'korpüskülcü'lerden
yana koyunca, tartışmayı parçacık yanlıları kazanır. Geçici olarak...
Newton'un
formüllendirdiği yasalar, elektrik olaylarının incelenmesinde de kolaylık sağlar.
Ebonitten yapılmış bir çubuğun ipek bir kumaşa sürtülmesi sırasında kıvılcımların
çıktığı, antik dönemden beri bilinmekte ve çubuğun bir şekilde 'yük'lenmiş olduğu
söylenmektedir. Aynı kumaşa sürtülen iki çubuk birbirlerini ittiklerinden, halbuki
kumaşı kendilerine doğru çektiklerinden; bu iki tür malzemenin farklı şekillerde
yüklendikleri ve benzer yüklerin birbirini ittiği, zıt yüklerin ise birbirini
çektiği sonucuna varılmıştır. Çubukta birikene eksi, kumaştakine artı yük denir.
Olayın neden ve nasılları, doğaldır ki bilinememekte, yalnızca yüklü cisimler
arasındaki kuvvetlerin yön ve büyüklükleri incelenmektedir. 1772 yılında, varlıklı
bir İngiliz Lordu olan Henry Cavendish, elektrik yükleri arasındaki elektrostatik
kuvvetin, Newton'un yerçekimi yasasına benzer şekilde, uzaklığın karesiyle ters
orantılı olarak azaldığını göstermiştir. Fakat bundan kimseye söz etmez. Halbuki,
bir Fransız aristokratı olan Charles-Augustin de Coulomb, Fransız Devrimi'nin
başladığı 1789 yılında, Bastille'in basılmasından sonra kaçarak gizlenmek zorunda
kalmış ve bu sıralarda, statik yüklü kürelerle yaptığı deneylerde aynı yasayı
keşfetmiştir. Yasa adına mal olur.