1873
yılında James Clark Maxwell, kendi adıyla anılan denklemleri yayınladı. Elektrik
ve manyetik olayları yöneten kanunları ifadelendiren formüllerin hepsi bu denklemlerden,
matematiksel olarak türetilebiliyordu. Denklemlerin çözümü, boşlukta ışık hızıyla
hareket eden dalgalar şeklindeydi. Maxwell hemen, elektrik ve manyetik alanların
boşluğu doldurduğu ve ışığın bu alanlardaki salınımlardan, yani elektromanyetik
dalgalardan oluştuğu sonucuna vardı. Elektrik, manyetik ve ışık olguları ansızın
birleşmişti. Ertesi yıl G.J. Stoney, elektriğin eksi yük taşıyan parçacıklardan
oluştuğunu ileri sürdü ve 'elektron' adını verdiği bu parçacığın kütlesini öngördü.
1884 yılına gelindiğinde Heinrich Hertz, Maxwell denklemlerini, çok daha basit
ve şık bir şekilde yazmıştı. Denklemlerin bu şeklinden, elektrik ve manyetik olaylar
arasındaki simetri açıkça görülüyordu. Hertz ayrıca laboratuvarında, ilk radyo
dalgalarını ve mikrodalgaları oluşturarak Maxwell'in, ışığın elektromanyetik dalgalardan
oluştuğu şeklindeki öngörüsünü haklı çıkardı. Bu durumda artık, ışığın tüm evreni
kaplayan bir 'eter' ortamı tarafından taşındığı ve bu arada dünyamızın da, bu
ortamın içinde dolaştığı konusunda, neredeyse bir görüş birliği vardı.
Elektrik
ve ışık, yalnızca kuramsal olarak değil, deneylerde de birleştirilmişti. 19. yüzyılın
sonlarında kimyacılar ve fizikçiler, elektrikle madde arasındaki etkileşimleri
yoğun bir şekilde incelemeye başladı. Cam tüplere; düşük basınçtaki cıva buharı,
hidrojen, helyum, neon veya ksenon gibi gazlar dolduruluyor ve üzerlerinden, olabildiğince
yüksek gerilimli akımlar geçiriliyordu. Elektrik akımı, katot denilen eksi yüklü
uçtan başlayarak, anot denilen artı yüklü uca doğru, aradaki gaz üzerinden ve
parıltılı bir şekilde taşınmaktaydı. Bu ışınlara 'katot ışını' adı verildi. Atomun
bölünemez olduğu düşünüldüğüne göre, bu ışınların kökenini anlamak olanaksızdı.
Hiç değilse özelliklerinin belirlenmesine çalışıldı. Elektrik alanı elektrik akımına,
akım da manyetik alana yol açtığına göre; bir akım oluşturan katot ışınlarının,
her iki tür alandan da etkilenmesi beklenirdi. Dolayısıyla, tüpteki ışınların
yönüne dik olarak, elektrik ve manyetik alan uygulanarak, tepkileri incelendi.
Katot ışınları elektrik alanında sapıyor, manyetik alanda ise kıvrılıyordu. Hem
de her seferinde aynı yönde...