Aslında
bu yöndeki çalışmalar, Rutherford'un alfa parçacıklarıyla yaptığı deneyden beri
sürdürülmektedir ve R.J. van de Graaf, kendi adıyla anılan elektrostatik jenaratörü,
bir yıl önce imal etmiştir. Aygıt, iki palanga arasındaki dönen bir kayışla, kayışın
alt tarafındaki bir deşarj odası ve üst tarafındaki metal bir küreden oluşmaktadır.
Deşarj odasındaki yüksek gerilimle üretilen iyonların, artı yüklü olanları kayışa
yapışmakta ve kayış tarafından yukarıya taşınıp, tel fırçalar aracılığıyla metal
küreye aktarılmaktadır. Kürede biriken büyük miktardaki yükün daha sonra, yüklü
parçacıkların hızlandırılması için gereken yüksek gerilimi sağlamakta kullanılması
mümkündür. Prototip denemelerinde, 1.5x106 V gerilim düzeyine ulaşılır.
1932 yılında, Cockroft ve Walton, böyle bir düzeneğe dayalı bir doğrusal hızlandırıcı
inşa edip, lityumu protonlarla bombardıman ederek alfa parçacıkları üretir. Aynı
yıl Ernest O. Lawrence, Berkeley'de, protonları 1 MeV enerji düzeyine hızlandırabilen
ilk siklotronu inşa eder. Çok geçmeden kapasitesi 25 MeV'a çıkartılacak ve bunu,
dünyanın çeşitli laboratuvarlarında kurulan, değişik yapılardaki hızlandırıcılar
izleyecektir. Nötron ve proton etkileşimlerinin incelenmesi deneyleri, bazı sorulara
yanıtlar getirmekle beraber, pek çok diğer parçacığın keşfiyle sonuçlanacak; bu
ise, yanıtları çekirdeğin temel yapısında yepyeni bir anlayışla son bulan, bir
dizi yeni sorunun doğmasına yol açacaktır.