Tarihçe > 1870'ler > 1920'ler > 1945'ler > 1965'ler
 

Gerçi; her (n, l, mz) takımı bir dalga fonksiyonu veriyordu ama, fonksiyonların uzaydaki dağılım şeklini belirleyen l kuantum sayısıydı. l=0'ın verdiği fonksiyonlar hep, küresel simetrikti ve bunlara 's dalgaları' dendi. Her n değeri için 1 tane vardı. l=1'in verdiği 3 fonksiyon ise; koordinat eksenleri üzerinde oturmuş simetrik loblar şeklindeydi ve bunlara p dalgaları dendi. l=2 ve 3 için fonksiyon şekilleri daha karmaşıktı ve bunlara da sırasıyla, d ve f dalgaları dendi. Dolayısıyla, hidrojen atomunda elektron yörüngeleri; n=0'ın verdiği ve 'temel durum' denilen tek bir fonksiyonla başlıyor, n değeriyle birlikte artan enerji değerlerine göre; çoğalan sayılarla, birbirinin üzerinde yükseliyordu. Yörüngeler; n değerinin ardından, l değerine işaret eden ve dalga şeklini belirleyen harflerle gösterilmeye başlandı: 1s, 2s2p, 3s3p3d, 4s4p4d4f, 5s5p5d5f5g gibi...

Hidrojen atomu için elde edilmiş olan bu çözümlere sırasıyla, artan sayıda elektron yerleştirmek suretiyle, diğer atomların yörünge şemalarını elde etmek de mümkündü. Pauli'nin dışlama ilkesi elektronların aynı 'kuantum durumu'nu paylaşmasını yasakladığından, aynı yörüngede en fazla iki elektron bulunabiliyor ve bunların da hiç değilse, 'spin kuantum sayıları'nın farklı olması, yani spinlerinin zıt yönlerde kutuplanması gerekiyordu. Buna göre; 2 elektronu olan helyumun yörünge şeması 1s2, sonra gelen lityumun 1s22s1 idi. Berilyumun 1s22s2, boronun 1s22s22p1 vs. Taşlar hızla yerine oturmaya başlamıştı...

Hemen ardından şu soru geldi: Peki, eğer elektron bir dalga olarak seyahat ediyorsa, acaba dalga içindeki konumu kesin olarak belirlenebilir miydi?