Bu
değişik olgular üzerinde, birbirinden bağımsız olarak çalışılıyor, fakat her birinin
nereden kaynaklandığı veya bu olgulara maddenin hangi unsurlarının yol açtığı
bilinmiyordu. Çünkü maddenin yapısı, hala bir sırdı. Gerçi ortada Dalton'un kapalı
kutu benzeri bir atom modeli vardı. Ama bu kutuların iç yapıları bir yana; birbirleriyle
nasıl etkileştikleri ve çeşitli malzemelerde birbirlerine göre nasıl düzenlendikleri
bilinmiyordu. 1869 yılında, Rus kimyacı Dimitri Mendelyev, alanındaki yeni gelişmeleri
kapsayan bir kitap yazmaya başlamıştı. Elementleri; isim, ağırlık ve kimyasal
özelliklerini ayrı ayrı kartlara yazdıktan sonra, artan ağırlıklarına göre sıraladığında,
benzer kimyasal davranış sergileyenlerin, belli aralık veya periyotlarla tekrarlandığını
gördü. Tekrar sayısı 7 idi ve bu sefer elementleri, benzer kimyasal özellik taşıyanlar
alt alta gelecek şekilde, 7 yatay sıra halinde dizdi. Periyodik 'elementler tablosu'nu
keşfetmişti. Arada bazı boşluklar vardı ve bunların, henüz keşfedilmemiş olan
elementlerden kaynaklandığını öne sürdü. Nitekim, varlığını önerdiği galyum ve
germanyum elementleri, çok geçmeden keşfedildi. Bunlar iyi güzeldi de; periyodik
davranışın bir de, neden ve nasılı vardı. Mendelyev gerçi elementlerin kimyasal
davranışlarındaki düzeni yakalamış, ama bir yandan da, yanıtlanmayı bekleyen bir
dizi soruya yenilerini katmıştı. Örneğin, elementleri kimyasal özelliklerinin
benzerliğine göre sıraladığında, atom ağırlıkları çoğunlukla artarken, bazı yerlerde
azalıyordu. Bunu açıklayamadı. Çünkü sıralamanın kütleye göre değil, henüz bilinmeyen
atom numarasına göre yapılması gerekiyordu.