Tarihçe > 1870'ler > 1920'ler > 1945'ler > 1965'ler
 

1915 yılında Einstein, Hilbert'le yarışını önde bitirerek, Genel Relativite Kuramı'nı yayınladı. Şansı yardım etmiş ve kuramı çok geçmeden, Merkür gezeninin güneş etrafındaki hareketinden ve yıldızlardan gelen ışığın güneş tarafından saptırılmasından kaynaklanan kanıtlarla desteklenmişti. 1919 yılında Francis W.Aston, kendi geliştirdiği kütle spektrografisini kullanarak, aynı atom numarasına sahip farklı atomların, yani izotopların varlığını keşfederken, Rutherford da değişik atomlarda protonun izlerine rastlamıştı. Ancak, aynı elementin izotopları arasındaki kütle farkına neyin yol açtığı ve çekirdeğin, protonların birbirini itmesine karşın nasıl bir arada durduğu, hala anlaşılamamıştı. 1921 yılında James Chadwick ve E.S. Bieler, çekirdeğin çok güçlü bir kuvvet tarafından bir arada tutulduğu önerisinde bulundu. Kuvvetlerin işleyiş biçimi merak konusu olmaya başlamıştı. Aynı yıl Theodor Kaluza, Einstein'ın önerisi üzerine, kuvvetlerle ilgili bir çalışmasını yayınladı. Kaluza bu çalışmasında, Maxwell'in elektrik ve manyetik olayları tek bir denklem sisteminde birleştirme başarısını bir adım daha öteye götürerek, kütleçekimiyle elektromanyetik kuvvetleri birleştirmeyi amaçlıyordu. Alışılmışın dışında bir yaklaşımda bulunmuş ve uzaya, minik bir daire üzerine kapanan bir boyut daha eklemişti. Daha sonra 'Kaluza-Klein kompaktlaştırması' adını alan bu yaklaşım, 60 yıl sonraki parçacık kuramı çalışmalarında temel olarak kullanılan verimli bir konu haline gelecekti.