Tarihçe > 1870'ler > 1920'ler > 1945'ler > 1965'ler
 

1895 yılında, 'kanal ışınları'nın sır perdesi biraz aralandı. Wilhelm Roentgen katot ışını tüpünde elde ettiği ışınların, eksi yüklü parçacıklardan oluştuğunu saptamıştı. Aslında elektronu keşfetmiş, fakat ışınları 'katot ışınları' olarak isimlendirmeye devam etmişti. Bu ışınları metal parçaları üzerine düşürünce, farklı bir tür ışın yayınladıklarını farketti. Manyetik alandan etkilenmeyen bu yeni ışınlara 'x ışını' adını verdi. İki ay sonra, Henri Becquerel x-ışınlarının fotoğraf filmi üzerindeki etkilerini incelerken, çekmecesindeki, içi siyah kaplı ve kapalı zarflarda bulunan açılmamış filmlerin, sanki daha önce kullanılmışlar gibi yanık çıkması dikkatini çekti. Önce filmlerin bozuk olduğunu zannetmiş, fakat sorun devam edince, aynı çekmecede uranyum örneklerini saklamakta olduğunu hatırlayıp, filmerle arasında kurduğu cesur bağlantı sayesinde yepyeni bir olay keşfetmişti. Bu ışınlar malzemede, diğerlerine göre çok daha derin bir girginliğe sahipti. Demek ki, uranyum gibi bazı maddelerin iç yapıları kararsızdı ve bozunarak, hiçbir enerji girdisi olmaksızın, yüksek enerjili ışınlar yayıyordu. Radyoaktivite keşfedilmişti.