Tarihçe > 1870'ler > 1920'ler > 1945'ler > 1965'ler
 
Glaser'ın parlak fikri, kaynama noktasının üstüne kadar ısıtılmış olmasına karşın henüz buharlaşamamış, dolayısıyla geçici bir süre için kararsız halde olan bir sıvı kullanmayı hedefliyordu. Kullandığı teknik, sıvıyı; kaynama noktasının hemen altında iken yüksek basınçta tutmak ve hızlandırıcıdan bir parçacık demeti geldiğinde, basıncı ansızın düşürerek 'süper ısıtılmış' hale geçirmekti. Yüklü parçacıklar, yolları üzerindeki moleküllerle etkileşip, buhar haline geçmelerine neden olacak ve başlayan yerel kaynamaların ürettiği kabarcıklar sayesinde iz bırakmış olacaklardı. 1952 yılında, başarıyla çalışan ilk kabarcık odasını geliştirmişti. Hacmi, sadece 3 cc idi ve 140 °C'deki dietil-eterle doluydu.

Yüklü parçacığın odaya girmesinden birkaç milisaniye sonra, yandaki resimde izleri görülen girgin bir kozmik ışının yol açmış olduğu gibi, patika boyunca, 10-100 mikrometre çapında küçük kabarcıklar oluşuyordu. İzlerin fotoğrafı çekilip, basınç yeniden ayarlanıyor ve hızlandırıcıdan gelecek bir sonraki parçacık demeti için hazır hale geliniyordu. Fotoğrafın incelenmesiyle de, parçacığın yükü veya kütlesi hakkında bilgi ediniliyordu. Glaser'ın bu keşfi, dünyadaki hızlandırıcı laboratuvarlarında 30 yıl sürecek bir dönem başlattı. Aynı yıl /\0 ve Δ parçacıkları keşfedilmiş, ağır bir parçacık olan Δ'nın, birbirine benzer dört şekli (Δ++, Δ+, Δ0, Δ-) belirlenmişti. 1952 yılında, 1.3 GeV'luk bir hızlandırıcı olan Brookhaven Kozmotronu'nun işletmeye alınmasıyla, tam bir 'parçacık patlaması' yaşanacaktı.