Matematiksel
ispata dayalı teoremlerle, deneysel kanıta dayalı yasalar
Örneğin,
eğer üç boyutlu bir Öklid uzayı içerisinde çalışıyorsak, bu uzayın özelliklerinden
ve kürenin tanımından hareketle, kürenin; merkezinden geçen herhangi bir eksen
etrafında döndürülme veya farklı herhangi iki nokta arasında ötelenme işlemleri
altında aynı kaldığını, kuramsal olarak ve 'sınama öncesinden' ('a priori') ispatlayabiliriz.
İspatlar ve sonra da işimizden çıkıp, gönül rahatlığıyla evimize gidebiliriz.
Çünkü artık 'biliyor'uzdur ki, o uzayda bütün küreler bu özelliği sağlayacaktır.
Ancak; eğer içinde çalıştığımız uzayı tanımıyorsak veya tanımlayamamışsak, yani
özelliklerini tam olarak bilemiyorsak, kuramsal bir ispat imkansızlaşır. Nitekim,
biz, içinde yaşadığımız uzayın özelliklerini tam olarak bilemiyoruz. Her ne kadar
bize çoğu zaman bir Öklid uzayıymış gibi görünüyorsa da, öyle olmadığını, çünkü
örneğin kütleçekiminin etkisi altında 'büküldüğü'nü biliyoruz. Gerçi 'boş uzay'
için belki bir ispat yapabiliriz. Ama o zaman da; "boş bir uzay için yapılmış
olan bir ispat, hiç de boş olmayanı için biraz hoş olmaz mı?" sorusu doğar.
Kuramsal
ispat mümkün olamıyorsa eğer, önerilen bir simetri özelliğinin geçerliliğinden
veya genelde herhangi bir önerinin 'doğru'luğundan emin olabilmek için, geriye
tek bir yol kalır: Önerinin 'gözlemle kanıtlanması.' Bu durumda da karşımıza başka
bir imkansızlık çıkar. Eğer önerilen simetri, örneğin; "belli bir nesnenin, belli
bir A noktasından, keza belli bir B noktasına ötelenmesi halinde aynı kalması"
gibi, dar ve hatta bu durumda 'tek kapsamlı' bir öneri ise, kanıtlanması görece
kolaydır. Alırsınız o nesneyi, ötelersiniz A'dan B'ye ve gözlemlersiniz nesneye
neler olup bittiğini. Nesneyi, ötelemeden önce ve sonra ölçüp biçer, ya da video
filmini çeker ve ilan edersiniz tüm dünyaya: "bakın bu böyle" diye.