Böylesine
kocaman dalgalarla küçük bir mantarın şeklini belirlemeye çalışmak, iri bir ağacın
gövdesini kürdan olarak kullanmaya kalkışmak gibidir. Bir 'çözünürlük' sorunu
doğar ve dolayısıyla, daha küçük cisimleri görebilmek için, daha kısa dalgaboyları
kullanmak gerekir. Fakat retina tabakasındaki görme hücrelerinin duyarlılığı,
3.9-7.6x10-7 m aralığındaki 'görünür ışık' dalga boylarına ayarlıdır
ve bu dalgaboylarındaki ışıkla, hücreden daha küçük yapıları görebilmek mümkün
değildir. Halbuki hücre boyutları yaklaşık 10-4 m kadarken, atomun
boyuları 10-10 m düzeyinde.
Gerçi,
x ve gama ışınları gibi; dalgaboyu çok daha küçük ve hatta çekirdeğin 10-15
m'lik boyutlarının altına inen, ışık ışınları da var. Bu göremediğimiz ışınların
sağladığı görüntüler, uygun kimyasallar aracılığıyla görünür hale getirilebilir.
Örneğin, Roentgen filmi çekimlerinde olduğu gibi. Fakat bir fotonun dalga boyu
küçülürken, enerjisi ters orantılı olarak artıyor ve 10-10 m'lik dalga
boyunda 10 keV'a ulaşıp, 10-15 m'lik dalgaboyunda da 1GeV'u buluyor.
Bu yüksek enerjilere sahip fotonlarla, örneğin atomun yapısını incelemeye çalışmak,
bir bakıma yukarıdaki mağara örneğinde olduğu gibi, ayının şeklini makinalı tüfek
ateşiyle belirlemeye kalkışmaya benziyor. İncelenmeye çalışılan yapı; ağır şekilde
etkilenip, ciddi biçimde değişiyor...