Örneğin
uyarılmış durumdaki bir atom veya molekül grubu birbirini, aynı frekanslı fotonlar
ışıyacak şekilde tetikleyebiliyor ve aynı kuantum durumunda biriktirilebilen bu
fotonlar, lazer ışınlarının üretimine imkan tanıyor. Öte yandan, mutlak sıfıra
yakın derecelere kadar soğutulan bozon niteliğindeki benzer atom kümeleri, en
düşük enerjili aynı kuantum durumuna geçmeye başlıyorlar. Bu düşük sıcaklıklardaki
hızların çok düşük olması, momentumların sıfıra yakın ve dolayısıyla da oldukça
kesin değerlere sahip olması anlamına geldiğinden, Heisenberg'in ilgili belirsizlik
ilkesi gereğince (), atomların
konumları belirsizleşiyor. Konumlarındaki bu belirsizlik, atomların parçacıktan
çok, bulutumsu yapılara benzemesine yol açıyor ve aynı kuantum konumuna geçen
bu bulutumsu yapılar, bir parçacıklar kümesi olmaktan çıkıp, tek bir 'süperparçacık'
gibi davranmaya başlıyor. 'Bose-Einstein yoğuşması' denilen bu durum maddenin;
katı, sıvı, gaz veya plazma gibi, fakat bunların hepsinden farklı ve ilginç özellikler
sergileyen bir halini oluşturuyor. Örneğin bu yoğuşmaların optik yoğunluğunun
türevini, yani kırılma indisini (n) çok yüksek değerlere çıkarmak ve dolayısıyla,
ışığın ortamdaki hızını (c/n), saniyede birkaç metre düzeylerine kadar indirmek
mümkün. Bu durum, ışık atımlarının yoğuşmalarda hapsedilip, daha sonra kullanılmak
üzere serbest bırakılabilecekleri anlamına geliyor ve bu olgunun, 'ışıkla çalışan
bilgisayarlar'ın yapımına temel oluşturabileceği düşünülüyor. Bir başka uygulama
olasılığı; dönen yoğuşma ortamları oluşturup, fotonları sadece soğuran ve fakat
dışarı kaçmalarına izin vermeyen yapılar inşa ederek, bunları 'kara delik' modelleri
olarak kullanmak düşüncesi.