ALT BAŞLIKLAR:
Ne
Yapmalı
KONUYLA İLGİLİ:
Bir
Deprem Öncesi Çalışması
Gönüllü
Arama-Kurtarma Ekipleri
İyileştirilmiş
Bir Afet Yönetim Sistemi |
Yeni
bir binyıla girerken Adapazarı ve İzmit çevresinde yaşanan deprem felaketi,
bir kez daha ülkemizdeki bazı aksaklıkları gözler önüne serdi; insanlarımızın
acısının artmasına yol açtı. Hazırlıksız yakalandığımız bu deprem, yapılması
gerekenler konusunda nelerin eksik olduğunu, nelerin düşünülemediğini,
hangi alanlarda işleyişin aksadığını fark etmemizi sağladı. Birçoğumuz,
bizzat deprem bölgesinde ya da iletişim araçları yoluyla yaşanan aksaklıklara
tanık oldu. Önceki depremlerde olmadığı kadar bunlara nasıl çözüm getirilebileceği
konusunda ulusça kafa yorduk.
ADAPAZARI ve İZMİT çevresinde
17 Ağustos 1999 günü sabaha karşı meydana gelen deprem, birçok insanın
ölümüne ve büyük ekonomik zarara yol açmakla kalmadı. Felaket, aynı zamanda
ülkemizdeki afet yönetimiyle ilgili önemli gerçekleri ortaya koydu; bir
doğal afet öncesi ve sonrasında ilgili yapılması gerekenler konusundaki
eksitliklerimiz olduğunu gösterdi.
Bunların çok olumsuz sonuçları
oldu. Deprem bölgesi için büyük önem taşıyan haberleşme ve ulaşımla ilgili
sorunların çözümünde geç kalındı. Merkezi yönetim ve deprem bölgesindeki
yerel yönetimler arasında iletişim sağlanamadı. Böylece altın saatler olarak
bilinen ve depremde zarar gören insanların kurtarılması için yaşamsal önem
taşıyan ilk altı saatin değerlendirilmesine daha en başta geç kalınmış
oldu.
Yardım için bölgeye ulaşmaya
çalışan ekipler, yolların depremde hasar görmesi ve trafiğin tıkanması
nedeniyle ulaşımı büyük zorluklarla sağladılar.
Çok geniş bir bölgede yıkıma
yol açan şiddetli depremde birçok bina yıkıldı, binlerce insan göçük altında
kaldı. Arama-kurtarma çalışmaları için gerekli malzemelerin bir an önce
belirlenip, bölgeye arama-kurtarma ekiplerinin ulaştırılması gerekiyordu.
Ancak bu aşamada, ülkemizde arama-kurtarma çalışmalarına yönelik yeterli
bir örgütlenmenin olmadığı ortaya çıktı.
Göçük altında kalan insanları
kurtarmak üzere bölgeye az sayıdaki sivil savunma ekipleri, AKUT gibi sivil
arama-kurtarma örgütleri, ayrıca yabancı ülkelerden profesyonel ekipler
ulaştı. Bu ekipler, birçok insanımızı göçüklerin altından canlı kurtararak
çalışmalarını başarıyla yerine getirdi. Bölge halkı ve her yerden akın
eden gönüllüler iş makineleri ve ekipman yokluğunda, kol gücüyle kurtarma
çalışmalarına katıldılar. Ancak depremin geniş bir alanı etkilemiş olmasından
ve yapılaşmanın birçok yerde kalitesiz olmasından dolayı, çalışmalar yetersiz
kaldı. Dahası, sorumlu merkezi yönetimlerin bu çapta bir felakete hazırlıklı
olmamaları, insiyatifsizliği ve ekip çalışması konusundaki yetersizliği
yardımların gerektiği zamanda gereken yere ulaşmasını engelledi. Tüm bu
yaşananlar, ülkemizin böyle bir felakete gerçek anlamda hazırlıksız yakalandığını
gösterdi. Mahalli-yerel yönetim kademeleri ve halkımız, deprem öncesinde
ve sonrasında yapılması gerekenler konusunda bilinçsiz; yetkili birimler
arasında eşgüdüm ve ekip çalışması yetersizdi.
Aslında ülkemiz kapsamlı
bir afet yönetimi sistemine sahip. Dahası, 1997 yılının Mart ayında Birleşmiş
Milletler'le Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü,
Kalkınma Programı çerçevesinde, afet yönetim sisteminin iyileştirilmesine
yönelik ortak bir program hazırlamışlar (20 Mart 1997 tarihli Resmi Gazete).
Ancak öyle görünüyor ki, tüm bunlar üzerinde pek durulmamış, yazılı olanlar
uygulanmamış.
Sorun, biraz da yetki karmaşasıyla
ilintili görünüyor. Afet İşleri Genel Müdürlüğü'nün görevi özet olarak
afet yönetimi ile ilgili kuramsal çatıyı hazırlamak, uygulanacak yönetmelikleri
belirlemek, uygulayacak personeli eğitmek. Uygulamaya gelince ise devreye
devletin değişik birimleri giriyor.
Bir afet meydana geldiğinde,
afetin büyüklüğüne göre değişik devlet kademelerinin katkısına dayalı hiyerarşik
bir afet yönetim sistemi kurulmuş. Bunun pratik sonucu, afetin boyutları
büyüdükçe sorumluluğun valilere, hatta hükümetçe oluşturulan eşgüdüm kurullarına
ya da moda deyimiyle "kriz masalarına" geçmesi.
Yaşadığımız olaylardan öyle
anlaşılıyor ki sistemin işleyişinde birçok eksiklik var. Eğitim ve eşgüdüm
eksikliğinin ötesinde de sorunlar var. Bu sorunlara çözüm getirmezsek bir
sonraki afette yine aynı acılar yaşanacak, ülkemizin ekonomisi yine büyük
bir darbe alacak.
|