Bakterilerin
aralarında haberleşebildiğinin keşfi, biz insanların bu canlılara
ilişkin bakış açımızı oldukça değiştirdi. Bizim kullandığımız
gibi bir "dil" yerine bakteriler çeşitli sinyal molekülleri kullanıyorlar.
Bu moleküller bakteri tarafından içinde bulunduğu ortama salgılanıyor.
Bakteriler sinyal moleküllerini salgılayabildikleri gibi, bu moleküllerin
ortamdaki yoğunluğunu ölçebilen bir mekanizmaya da sahipler. Günümüzde
bu olaya "quorum sensing" (Yeter Çoğunluğu Algılama) adı
veriliyor. Çünkü bakteriler ortamdaki sinyal moleküllerinin yoğunluğunu
ölçerek aslında çevrelerindeki hücre yoğunluğu hakkında bilgi
edinmiş oluyorlar. Yani ortamdaki sinyal molekülü yoğunluğu onu
salgılayan hücrelerin miktarıyla doğru orantılı.
Peki
bunu bilmenin bir bakteri için ne gibi bir önemi olabilir?
Patojen bakterilerin hastalık
yapabilmek için vücudumuzda belli bir sayıya yani hücre yoğunluğuna
ulaşmaları gerekir. Bu yüzden bakteriler yeter çoğunluğu algılama
mekanizmalarını kullanarak sayılarının hastalık yapmaya yeterli
olup olmadığını kontrol ederler. Eğer bakteri hücreleri vücutta
yeterli bir yoğunluğa ulaşmadan hastalık yapıcı etkilerini göstermeye,
örneğin bir toksini salgılamaya, başlarlarsa hastalık oluşmaz
ve bakteriler vücudumuzun bağışıklık sistemi tarafından rahatlıkla
yok edilir. Bu yüzden yeter çoğunluğu algılama, bakterilerin eşgüdümlü
çalışmalarını sağlıyor diyebiliriz.
Bu
haberleşme mekanizması tarafından kontrol edilen başka bir örnek
de Vibrio fischeri adlı verilen bakterilerde görülen biyolüminesans
(biyoışıma). Bu bakteriler mürekkepbalığı gibi bazı denizel hayvanların
vücutları içinde simbiyotik
olarak yaşarlar. Bakterilerin ürettiği ışık hayvana kamufle olma
gibi çeşitli yararlar sağlar. Fakat Vibrio fischeri, populasyon
yoğunluğu belli bir seviyeye ulaşmadan ışık üretmez. Bu yoğunluğa
ulaşılıp ulaşılmadığını da her bir bakteri hücresi "quorum
sensing" sayesinde algılar.
Bakterilerin
salgıladıkları bu sinyal moleküllerine otoindükleyici (otouyarıcı)
adı veriliyor. Bu moleküllerin yapısı türden türe değişiyor. Böylece
her türün kendine özel bir haberleşme sistemi oluyor. Fakat şunu
da eklemek gerek ki, farklı bakteri türleri arasında da bu tip
bir iletişim olabileceğine ilişkin kanıtlar var.
Bu
haberleşme mekanizmasının bizim için önemi ne olabilir?
Hastalık
yapan bakterilerin bu haberleşme sistemini bozacak ya da yok edecek
yolların bulunması biz insanların bu hastalıklara karşı önemli
bir kozu olacaktır. Bu şekilde tasarlanacak ilaçlar, yani antibiyotikler,
örneğin bakterilerin salgıladığı sinyal moleküllerini hedef alabilir.
Bu sayede bakterilerin vücuda zarar vermesi engellenmiş olur.
Bunun yanında, tam tersi bir strateji de izlenebilir. Örneğin,
bu hücreden hücreye iletişim mekanizması antibiyotik üretimi için
daha da aktif hale getirilebilir. Yeter çoğunluğu algılama mekanizmalarını
geliştirecek yollar bularak, bakterilerin tarafından üretilen
antibiyotik, enzim ya da başka biyokimyasal maddeleri çok daha
fazla miktarlarda elde etmek mümkün olabilir.