Abdomen:
Karın, böceklerde vücudun son bölümü. Absorbsiyon
: Enerji ya da diğer bir maddeyi emebilme, soğurma. Acoelomata:
Sölom boşluğuna sahip olmayan canlılar. Endoderm ve ektoderm arası tamamen
mezoderm ile doludur. Aerob: Yalnızca oksijen varlığında
yaşayabilen. Amebosit (Ameboid): Amip benzeri
hücreler. Amilaz: Nişastayı parçalayarak şekere
çeviren enzim. Tükürükte bulunan haline Pityalin" adı da verilmektedir. Amitotik bölünme: Hücrenin boğumlanarak ikiye bölünmesi,
amitoz bölünme Amoeboid hücreler: Belirgin bir şekilde olmayan ve
başka hücrelere farklılaşma potansiyeline sahip olan hücreler. Anaerob:
Yaşamı için oksijen varlığına gereksinim duymayan. Analog:
Kökenlerinin benzer olmasına gerek olmaksızın, aynı görevi gören organlar. ör.
Midyedeki ve balıklardaki solungaçlar. Anatrop:
Tohum taslağını plesentaya bağlayan sap olan funikulusa göre 180 derece dönmüş,
ters tohum taslağı. Anteridyum: Çiçeksiz bitkilerde
ve mantarlarda erkek gametleri oluşturan kısa, silindirik yapıdaki kese. Antikoagülan:
Kanın pıhtılaşmasını önleyen madde. Antropojen:
Doğal bitki örtüsünün insanların çeşitli etkinlikleri sonunda özelliklerini yitirmesiyle
ortaya çıkan yeni bitki örtüsü. Arboretum: Doğru
biçimde etiketlenmiş odunsu ve otsu bitkilerin teşhisi ve bilimsel araştırmalar
amacıyla bir araya getirilip yetiştirildiği ortamlar. Arillus:
Döllenme sonrasında, bazı tohumların üzerinde oluşan ek örtü. Arkegonyum:
Genellikle şişe biçiminde, bir sıra verimsiz hücre tabakasıyla çevrilmiş boyun,
karın kanal hücreleriyle yumurta hücresinden meydana gelmiş üreme organı. Arkenteron: Embriyodaki ilkin bağırsak tüpü. Arkeosit: Süngerlerde, besin depolayan amoeboid
hücrelere verilen ad. Asimetri: Herhangi bir
simetri tipine sahip olmama durumu.
-B-
Bakteri:
Prokaryot hücre yapısındaki mikroorganizma. Balsam:
Sıklıkla odunsu bitkilerden elde edilen reçine ve bu reçinelerden yapılan
ilaç. Basit yaprak: Yaprak ayası parçalara
bölünmemiş, sap üzerinde bir parçadan oluşan yaprak. Bentik:
Deniz ve tatlı sularda dip ya da taban bölgesine ilişkin. Bilateral
simetri: Vücudun tam ortasından geçen bir düzlemin, vücudu iki eş yarıya (sağ
ve sol) ayırdığı simetri tipi. Bileşik yaprak:
Yaprak ayası parçalara bölünmüş, yaprak çok sayıda yaprakçıklardan meydana gelir.
Biyolüminesans: Bazı canlılar tarafından,
belirli bir metabolik yol izlenerek ışık meydana getirilmesi. Biyom:
Yaşam kuşakları. Yeryüzünün geniş alanlarına yayılmış bitki ve hayvanların doğal
olarak kümelendirilebilicek özellikte olanlarının bulunduğu yaşama alanları. Biyosfer:
Canlıların birbirleriyle ilişkilerinin sürdüğü kayaç, su ve hava katmanlarından
oluşan yeryüzü örtüsü. Blastomer: Embriyoda
bulunan genç hücreler. Blastopor: Embriyoda,
dış hücrelerin içeri çökmesiyle oluşan ilkin girintinin açıklık kısmı, ilkin ağız
açıklığı. Blastosöl: Embriyonun erken safhasında,
dış tabakadaki hücrelerin içeriye doğru bir girinti yapması sonucu oluşan, ilkin
vücut boşluğu. Brakte: Çiçek sapı yaprakçığı.
Çiçek sapının kaidesinde, sapın gövdeye bağlandığı yerde bulunan yaprakçık. Brakteol:
İkinci derecedeki brakte. Çiçek sapının üzerinde bulunan küçük yaprakçık.
-C,Ç-
Calyx:
Mercanlarda, kalsiyum karbonat yapıda olan, kase şeklindeki dış iskelet. Cephalothorax:
Baş ve gövdenin kaynaşmış hali. Cercus (Serkus):
Bazı canlı gruplarında, vücudun sonunda görülen ve çeşitli şekillerde olabilen,
kuyruk benzeri uzantı. Çenek: Çim yaprakları, kotiledon:
Tohumlu bitkilerin tohumlarının çimlenmesiyle embriyolarından oluşan ilk yaprak
ya da yaprakları. Çok yıllık bitki: Yaşamlarını iki yıldan fazla sürdüren
bitkiler. Çomak hücreleri: Retinada bulunan ve
beyaz ışığa karşı duyarlı olan, çubuk şeklindeki hücreler.
-D-
Dekumbent:
Kalkık uçlu. Yalnız dalların uç kısmı yukarı doğru yükselmişyerde yatık olarak
gelişen bitki. Dekurrent: Aşağı doğru sarkarak
uzayan. Yaprak ayasının gövde üzerine yapışık olarak aşağı doğru uzaması. Deltat:
Eşkenar üçgen biçiminde. Yaprak sapı üçgeninin tabanının ortasında bulunur. Dendroid:
Ağaç dalı biçiminde dallanmış tüy. Dendroloji:
Botaniğin ağaç özelliğindeki bitkilerini inceleyen ve araştıran bilim dalı. Dentat:
Dişli. İri ve keskin olan dişlerin eksenleri yaprağa dikey durumdadır. Dentikulat:
Küçük dişli. Dentat ile aynı biçimde olup daha küçük olan diş. Dentin:
Kollajen ve kalsiyum tuzlarından oluşan, diş ya da pul yapısında bulunabilen sert
madde. Dentisid kapsula: Dişli kapsül. Açılma
kapsülün uç kısmındaki dişlerin birleştikleri yerde olur. Dermis:
Hayvanlarda derinin alt tabakasına verilen ad. Deuterostomia:
Blastopor, ağız yerine anüsü oluşturur. Ağız daha sonra şekillenir. Genellikle,
enterosöl sölom ve radial segmentasyon ile birlikte anılır. Dış döllenme:
Erkek ve dişi eşey hücrelerinin vücut dışında birleşmesi ile meydana gelen döllenme
tipi. Dış döllenme görülen canlılarda genellikle üreme su varlığına bağımlıdır
(suda gerçekleşir). Diandrus: İki stamenli.
Diatom: Bir fitoplankton grubu. Difüzyon:
Molekül ya da iyonların, çok yoğun oldukları bir ortamdan, daha az yoğunlukta
bulundukları bir ortama doğru yaptıkları geçiş hareketi. Diklin:
Bir eşeyli çiçek. Erkek üreme organlarının (andrekeum) ve dişi üreme organlarının
(ginekeum) ayrı çiçekler üzerinde bulunması. Dikotiledon:
Embriyosunda iki çenek yaprağı bulunan bitki. Dimorfizm:
Bir tür içinde, iki farklı formun görülmesi durumu. Dioik:
Vücudunda dişi veya erkek üreme organlarından sadece birini bulunduran canlı,
ayrı eşeyli. Diploblasti: Embriyonik gelişim
sürecinde sadece endoderm ve ektodermin oluşması, iki tabakalılık. Diploid:
Birbirinin aynısı halindeki çift kromozom setine sahip olan. Diskoid:
Disk biçiminde. Distikus: İki sıralı. Yaprak
ve çiçeklerin aynı düzlem üzerinde birbirlerinin ters yönünde sıralanması. Divergent:
Birbirlerinden ayrılmış ve uzaklaşmış şekilde. Dorsal:
Sırtsal yüzey. Sırt kısmı. Dorsifiks: Sırttan
bağlı. Flamentin antere sırt kısmından bağlı olması. Döl
değişimi: Eşeyli ve eşeysiz üremenin birbirini takip ettiği üreme sistemi,
döl almaşı, metagenez.
-E-
Effektör:
Sinir hücrelerinin bağlı olduğu ve sinirsel uyarılara karşı verilen cevabın yerine
getirildiği bez, kas, hücre veya organlar, sonuçlandırıcı organlar. Egzotik:
Yerli olmayan canlılar. Ekoloji: Organizmalarla
çevrelerini ve bu iki varlık arasındaki karşılıklı ilişkileri araştıran bilim
dalı. Doğanın yapısını ve işlevini araştıran bilim dalı. Ekosistem:
Doğadaki canlı ve cansız varlıkların karşılıklı etkileşim bağlarıyla oluşturdukları
sistem Ektoderm: Embriyo gelişimi sırasında
oluşan 3 tabakadan en dışta olanı, dış deri. Ektoparazit:Başka
bir canlının vücudu üzerinde parazit olarak yaşayan canlı, dış parazit. Ektoplazma:
Hücre içerisindeki sitoplazmanın çevresel veya dış bölgesi, dış plazma. Ekzoenzim:
Dış ortama salgılanan enzim. Elytra: Kın kanat,
kitinleşmişi kanat yapısı. Embriyo: Zigotun gelişmesiyle
oluşan genç organizma. Endemik: Belirli bölgeye ait canlı türleri. Endoderm: Embriyo gelişimi sırasında oluşan 3 tabakadan,
en içte olanı, iç deri. Endoparazit: Bir
canlının vücudunun içinde parazit olarak yaşayan organizma. Endopeptidaz:
Protein molekülünün iç bağlarını hidrolize uğratan bir proteinaz türü. Endoplazma:
Hücre içerisindeki sitoplazmanın orta veya iç bölgesi, iç plazma. Enfektif:
Enfeksiyona neden olabilme yeteneğine sahip. Enfeksiyon:
Bakteri, virüs, mantar yada protozoonların organizmaya girmesi durumu. Enterosöl
sölom: Embriyonik gelişim sırasında arkenteron tavanında her iki yanda cepler
oluşur. Daha sonra arkenteron ile bağlantılarını yitiren bu cepler, endoderm ve
ektoderm arasında ara bir doku halinde gelişir. Bu ceplerin içindeki boşluklar
bağırsaktan türediği için enterosöl" adını alır. Sindirim sisteminden meydana
gelen, cep şeklindeki vücut boşluklarıdır. Entogami: Böcekler
yoluyla tozlaşma. Epidermal: Epidermisten köken
alan, epidermis yapısından olan. Epidermis:
Epitel dokunun, en üst tabakası (genellikle vücudun en dış yüzeyini örten doku
tabakası), üst deri. Epifiz: Beynin tabanında
bulunan bir iç salgı bezi. Epigeik:Toprak üzerinde
gelişen. Epitel: Hayvanlarda organizmanın vücut
dışını ve iç organlarını astarlayan doku. Erdişi:
Çift cinsiyetli, hermafrodit. Eşey Hücresi:
üremeden sorumlu hücre, gamet. Eşeyli üreme:
Erkek ve dişi bireylerin üreme hücrelerinin birleşmesiyle meydana gelen üreme.
Eşeysel dimorfizm: Erkek ve dişi eşeyler
arasında vücut boyutu ve şekli, renk veya desen bakımından farklılıklar görülmesi
durumu. Eşeysiz üreme: Erkek ve dişi bireylerin
ayrı üreme hücrelerinin söz konusu olmadığı, tamamen benzer genetik yapıda bireylerin
oluşumunu sağlayan üreme tipi. Eucoelomata:
Gerçek sölom boşluğuna sahip canlılar. Endoderm ve ektoderm arasındaki boşluk,
tamamen mezoderm ile astarlanmıştır. Eutely: Canlının
hayatı boyunca vücudunda bulunacak hücre sayısının sabit olması. Evcik:
Bazı çiçeklerde tohumların saklı bulundukları oyuklar.
-F-
Fagositoz:
Büyük parçacıkların (besinlerin veya yok edilecek olan yabancı maddelerin), yalancı
ayaklar yardımıyla hücre içerisine alınması. Farinks:
Ağız ve burun boşluklarıyla, gırtlak ve yemek borusu arasındaki boşluk, yutak. Fauna:
Belirli bir ortamdaki hayvan türlerinin tümü. Femur:
Uyluk kemiği. Fenotip: Genlerin
dış görünüşteki ifadesi Feromon: Alan belirlenmesi, topluluk
içinde hiyerarşik düzenin sağlanması ve üreme döneminde eşlerin birbirini bulması
gibi durumlarda etkili olan, "dış hormon" olarak da adlandırılabilen kimyasallar.
Filotaksis: Gövde ekseni üzerinde yaprakların
diziliş şekli. Fitoplankton: Suda pasif
olarak hareket eden (yer değiştiren) ve bitkisel özellik gösteren organizmalar. Floem: Bitkilerde organik besin taşıyan borular, soymuk
boruları. Flora: Belirli bir alanda bulunan bitkilerin
tümü. Bakteriler için de flora kelimesi kullanılır. Folikül:
Küçük kese şeklindeki yapıların genel adı. Fosil:
Günümüzde yaşamayan canlıların eski devirlerden kalma, taşlaşmış kalıntıları.
Foto-ototrof: Işık enerjisini kullanarak, ihtiyacı
olan organik besin maddelerini üretebilen canlılar. Fotoreseptör:
Işığa duyarlı almaçlar. Fotosentez: Klorofil
taşıyan hücrelerde görülen, ışık enerjisinin kullanılmasıyla su ve karbondioksitten
organik madde sentezlenmesiyle sonuçlanan tepkimeler zinciri. Fototaksi:
Işığa bir cevap olarak yapılan yönlenme hareketi.
-G-
Gal:
Bitkilerde, böcek ya da mantar gibi organizmaların neden olduğu anormal gelişen
yapılar. Gamet: Üreme hücresi, eşey hücresi. Gastrodermal: Gastrodermisten köken alan, gastrodermis
özelliklerini taşıyan. Gen: DNA molekülünün ortalama
1500 nukleotitten oluşmuş canlının kalıtsal özelliklerinden herhangi birini taşıyan
parçası. Kalıtımın temel fiziksel ve işlevsel birimi. Her gen, protein veya RNA
molekülü gibi özel bir işlev taşıyan kromozomların belli bir noktasındaki nükleotid
dizilerinden oluşur. Genom: Bir organizmanın sahip
olduğu genetik şifrelerin tamamı. Gonad: Eşey hücrelerinin
üretildiği organlar, eşey organları. Gonopor: Eşey açıklığı, eşey
organlarının vücut dışına açıldığı delik.
-H-
Habitat:
Yetişme ortamı, bir canlının, bir türün içinde yaşadığı ortam.
Haploid:
Tek kromozom setine sahip olan. Hemoglobin:
Alyuvarlar içerisinde bulunan ve yapısında demir taşıyan, kırmızı renkli bir solunum
pigmenti. Hemolenf: Bazı omurgasızlarda, hemosöl
adı verilen vücut boşluğu içerisinde bulunan sıvı. Hemolitik:
Kan hücrelerine zarar veren. Hemosiyanin:
Bazı omurgasızlarda bulunan, demir yerine bakır içeren, mavi-yeşil renkli solunum
pigmenti. Hemosöl: Eklem bacaklılarda, gerçek
sölom boşluğu yerine bulunan ve içinde solunum sıvısının dolaştığı vücut boşluğu.
Herbivor: Bitkisel besinler ile beslenen canlılar.
Hermafrodit: Çift eşeyli, her iki eşeyin
organlarını birlikte taşıyan, er dişi, monoik. Heterojen:
Değişik karakterlere yada yapılara sahip olan. Heteronom
metamerizm: Vücudu oluşturan segmentlerin, birbirinden farklı yapıda olması.
Heterospor: Mikrospor ve makrospor gibi morfolojik
ve eşey bakımından farklı sporlar. Heterotrof:
Kendi besinini üretemediği için, organik besinleri dışarıdan almak zorunda olan
canlılar (ardıbeslek). Hidrostatik: Suda sabit
bir şekilde kalmayı ve yüzebilmeyi sağlayan. Hif:
Sporların çimlenmesiyle oluşan ve birden fazla çekirdek taşıyan, silindir şeklindeki
tüpsü iplikçikler. Hipertermofil: Aşırı yüksek sıcaklıkları seven.
Hipodermis: Dermis tabakasının alt bölümü. Hipofiz: Beyin tabanında bulunan ve iki kısımdan
meydana gelen bir iç salgı bezi. Hipogeik: Toprak
yüzeyinin altında gelişen ya da yaşayan. Holoblastik
bölünme: Hücre bölünmesinin, yumurtanın tamamında gerçekleşmesi. Homolog:
Aynı görevi görmeseler bile, embriyonik dönemde aynı dokudan köken alarak gelişmiş
organlar. Homonom metamerizm: Vücut bölümlerinin
birbirine eş bölmelerden oluşması. Homospor: Yosun
ve eğreltilerde morfolojik olarak birbirinin aynı olmakla birlikte, eşey fonksiyonları
negatif, pozitif biçimde olan sporlar, ızospor. Humus:
Toprak üzerindeki ve içindeki organik atıkların ayrışması sonucu oluşan kütle
Hücre dışı sindirim: Büyük moleküllü
besinlerin, hücrelerin dışarıya verdikleri salgılar ile hücre içine alınmadan,
yapı taşlarına ayrılması. Hücre içi sindirim:
Büyük moleküllü besinlerin, hücre içerisine alınarak, hücre içinde yapı taşlarına
ayrılması.
-İ-
İç
döllenme: Erkek ve dişi eşey hücrelerinin vücut içinde
birleşmesi ile meydana gelen döllenme tipi. Erkek bireyin spermleri, belirli yapılar
yardımıyla dişi vücuduna aktarılır ve dişinin vücudu içerisinde yumurta hücresini
döller. İki evcikli: Dioik. İletim
demeti: Bitkilerde organik ve inorganik besin maddelerinin iletiminin yapıldığı
odun ve soymuk borularından oluşan yapılar. İndikatör:
Belirleyici. Bazı durumlara karşı hassasiyet göstererek ya da cevap oluşturarak,
o durumlar hakkında ipucu veren. İnsektivor:
Böcekler ile beslenen canlılar. İzospor: Benzer
yapıdaki sporlar veya bu tip sporlara sahip canlılar, homospor. İzotonik:
Aynı ozmotik basınca sahip olan ortamlar. örneğin, Salpa'da kan, içindeki madde
yoğunluğu (kan hücreleri, proteinler, mineraller vd.) bakımından deniz suyuyla
eşdeğerdir.
-K-
Kambiyum:
Bitkilerin iletim demetlerinde, bir ya da birkaç sıra meristematik hücre tabakasından
oluşan, ikincil kalınlaşmayı ve enine büyümeyi sağlayan doku. Kapsit:
Virüslerin çekirdek asitlerinin dışında bulunan, tek tip ya da birkaç tip
proteinden oluşan kılıf. Karnivor: Hayvansal
besinler ile beslenen canlılar. Karotenoid:
Sarı, turuncu, kırmızı veya kahverengi olan; yağda çözünebilen, çoğunlukla fotosentez
tepkimelerinde de görev alan, bitkilerin çiçek ve meyve kısımlarında bulunan pigment
grubu. Karpel: Tohum taslaklarını ve özellikle
tohumları örtmek için birkaç makrosporofilin kendi üzerlerine katlanarak ya da
biraraya gelerek oluşturdukları tek ya da çok gözlü olabilen tohum zarfları. Kazık
kök: Ana kökün yan köklerden daha fazla gelişme göstermesi. Kemolitotrof: Enerji kaynağı olarak kimyasal bileşikleri, elektron kaynağı olarak da inorganik maddeleri kullanan. Kemoorganotrof: Enerji kaynağı olarak kimyasal bileşikleri, elektron kaynağı olarak da organik maddeleri kullanan. Kemoreseptör: Kimyasal maddelere karşı duyarlı olan almaçlar. Kitin: Oldukça dayanıklı yapıda, N-asetil glikozamin'den meydana gelmiş, bir tür nötr
polisakkarit. Kloak: Bazı canlı gruplarında, sindirim,
boşaltım ve üreme sistemlerinin son ürünlerinin dışarı bırakıldığı ortak tek açıklık. Klorofil: Fotosentez tepkimelerinde güneş enerjisini
kimyasal enerjiye çeviren, yapısında Magnezyum (Mg) içeren, yeşil pigment maddesi. Kloroplast: Yeşil renkli klorofil pigmentini
taşıyan plastit. Knidosit: Omurgasızlarda görülen,
içinde yakıcı kapsüller taşıyan, savunma veya beslenmede görevli olabilen özelleşmiş
hücreler. Kokon: İçine yumurta ya da tohumların
bırakıldığı yapı. Koleteral: Ksilem ve floemin
üstüste bulunması. Kommensal: Birlikte yaşayan
iki canlı türünden birinin fayda sağladığı, diğerinin ise hiçbir şekilde etkilenmediği
ortak yaşam biçimi. Konakçı: Bir parazit canlının
üzerinde yaşadığı diğer canlı. Koni hücreleri: Omurgalıların
gözlerinde, retinanın arkasında yer alan, koni şeklindeki, ışığa son derece hassas
olan ve renkli görüntünün algılanmasından sorumlu olan hücreler. Kontraktil
vakuol: Tatlı sularda yaşayan bir hücrelilerde, açılıp büzülerek, fazla suyu
ve metabolizma atıklarını hücre dışarına atmada görevli olan organel. Kopulasyon: Çiftleşme. Korda: Omurgayı oluşturan ilkin iç
iskelet (Sırt ipi). Kornea: Gözün en dışta bulunan
sert tabakasının yaklaşık 1/6'sını oluşturan ön bölgesi, saydam tabaka. Kotiledon: Çenek. Çim yaprakları. Kökçük: Kara yosunlarında
olduğu gibi, ilkel bitkilerde bulunan, tek ya da çok hücreden oluşmuş, kök görevini
yapan basit yapılar. Rizoit. Kromatofor:
Pigment içeren ve canlının deri renginin değişiminden sorumlu olan organel. Ksilem: Bitkilerde su ve mineral taşınmasından sorumlu
olan borular, odun boruları. Kupula: Fındık tipi
meyveyi taşıyan, kadehe benzer yapı. Kursak: Kuşlarda,
boğazda kese şeklinde genişlemiş ve besin depo edilen bölge. Kütikula:
Su geçirmeyen, koruyucu, mumsu yapıdaki tabaka.
-L-
Larva:
Bazı hayvanların hayat devrelerinde görülen ve metamorfoz sonucunda ergin hale
benzeyecek olan yavru evresi. Lenf: Lenf damaları
içerisinde dolaşan, kan plazması ve lenf proteinlerinden oluşan dolaşım sıvısı,
akkan. Lentisel: Kovucuk. Mantar özüne dönüşmüş
gövde kısımlarında havanın girip çıkmasını sağlayan aralıklar. Lignin:
Odun özü denilen su geçirmez madde. Lipaz: Lipidleri
(yağları), yağ asitleri ve gliserine parçalayan sindirim enzimi. Lob/lop:
Beyin, karaciğer gibi organların parçaları bölümleri. Lokus:
Kromozomların üzerlerinde genlerin bulunduğu özel yerler. Lökoplast:
Bazı bitki hücrelerinde yedek besin depolayan renksiz madde. Lökosit:
Akyuvar, fagositoz yapan, antikor üreten, renksiz kan hücresi. Lümen:
Tüp ya da kese şeklindeki bir organ ya da organelin iç boşluğu. Lütein:
Folikül hücrelerinde meydana gelen, yumurta sarısına renk veren pigment.
-M-
Makrofil/Makrosporofil:Makrosporangiyumları taşıyan yapı. Makrofil de denir. Çiçekli bitkilerde pistile
özdeştir. Makroportal: Arkegonyumları oluşturan
portal. Makrospor: Megaspor. Makrosporangiumlardan
meydana gelen büyük ve dişi olarak kabul edilen sporlar. Çiçekli bitkilerde embriyo
kesesine özdeştir. Makrosporangiyum:
Makrosporları oluşturan yapı. Megasporangiyum da denir. Çiçekli bitkilerde polen
kesesine özdeştir. Matriks: İçinde biyolojik
olayların oluştuğu cansız, sıvı ortam. Mayoz bölünme:
Eşey organlarında eşey hücrelerinin oluşması sırasında diploit ya da somatik kromozom
sayısının yarıya indiği ve dört haploit hücrenin oluştuğu hücre bölünmesi. Redüksiyon
bölünme. İndirgenme bölünmesi. Melez: Herhangi
bir karakter yönünden farklı iki arı dölün çaprazlanması sonucu oluşan heterozigot
döl. Mercek: Gözde ışığın doğru şekilde kırılmaya
uğrayarak, ağ tabakaya düşmesini sağlayan yapı. Meristem:
Sürekli olarak bölünebilme yeteneğine sahip hücrelerin oluşturduğu embriyonik
doku. Meristem halkası: Büyüyen bitki ekseninde korteks ile merkezi
parenkima dokusu arasında bulunan ve vasküler dokuyu veren meristem dokusu. Meroblastik bölünme: Hücre bölünmesinin, yumurtanın
belirli bir kısmında gerçekleşmesi. Meşcere: Dış
görünüm, tür bileşimi, yaş, yapı bakımından tek düzelik gösteren bitki topluluğudur.
Metabolizma: Canlı organizmanın hücreleri
içinde meydana gelen ve enzimlerle kontrol edilen olayların hepsi. Metabolizma
ile enerji üretimi ve madde yapımı gerçekleştirilir. ATP üretimi ve protein sentezi
iki önemli metabolik reaksiyondur. Metagenez:
Eşeyli ve eşeysiz üremenin döngüsel olarak birbirini takip ettiği üreme sistemi,
döl değişimi. Metamerizm: Segmentli bir yapıy
gösterme. Metamorfoz: Canlının yumurtadan
çıktıktan sonra, tam bir ergin görünümüne erişinceye kadar geçirdiği evrelerin
bütünü, başkalaşım. Metanefridyum: Sölom
boşluğuna açılan boşaltım tüpçükleri. Metanefroz:
Omurgalılarda görülen ve ikincil böbreğin arkasından meydana gelen, en gelişmiş
böbrek tipi. Mezenşim: Embriyonun mezoderm
tabakasından gelişen, daha sonra kas ve bağ dokusunu oluşturacak olan farklılaşmamış
hücreler. Mezoderm: Embriyo gelişimi sırasında
oluşan 3 tabakadan, ortada olanı, orta deri. Mezofil:
Yaprağın üst ve alt epidermisi arasında kalan kısmı. Mezonefridyum:
Mezodermden gelişen boşaltım organı. Mezonefroz:
Omurgalılarda görülen, orta derecede gelişmiş böbrek tipi. Mikrofil/Mikrosporofil:
Tohumsuz bitkilerde bir tek damarlı doku şeridi içeren küçük bir yaprak. Mikrosporangiyumları
taşıyan yapı. Çiçekli bitkilerde erkek organa-stamene özdeştir. Mikroprotalyum:
Anteridyumları oluşturan protal. Mikrospor:
Polen. Tohumlu bitkilerde üreme organı olan stamenlerde mayoz bölünmeyle meydana
gelen erkek üreme hücreleri, çiçektozu. Çiçekli bitkilerdeki polene özdeştir. Mikrosporangiyum:
Mikrosporları oluşturan yapı. Polen kesesi. Mikrotübül:
ökaryot hücrelerde, hücre iskeletinin yapısına katılan, kamçılı ve sillilerde
ise sillerin yapısına katılan, içi boş tüpçükler. Misel:
1. Mantarlarda, hiflerin bir araya gelmesiyle oluşmuş yapılar. 2. Yağ moleküllerinin,
çözünmediği bir sıvı madde içerisine bırakıldığı zaman oluşturduğu küçük partiküller.
Mitokondri: Hücrede enerji üretiminden sorumlu
olan (oksijenli solunumun gerçekleştiği) organel. Mitotik
bölünme: Kromozomların kopyalanarak sayısının iki katına çıkarılmasını takiben
gerçekleşen ve sonuçta yine diploid sayıda kromozom taşıyan iki oğul hücrenin
meydana geldiği hücre bölünmesi tipi, mitoz bölünme. Mitoz
bölünme: Ökaryot hücrelerin tipik çekirdek bölünmesi. Kopyalanarak sayısı
iki katına çıkmış kromozomların profaz, metafaz, anafaz ve telofaz safhalarını
geçirdikten sonra bölünerek diploit sayıda kromozom kapsıyan iki oğul çekirdeğe
ayrılmaları. Mitozu takiben sitoplazma bölünmesiyle hücre iki oğul hücreye ayrılır.
Mixotrof: Klorofil taşıdığı halde, heterotrof
olarak da beslenebilen canlılar. Miyelin kılıf:
Sinir hücrelerinde, hücrenin belirli bir bölümü tarafından meydana getirilen ve
akson adı verilen uzantıların üzerini kaplayarak koruma ve sinir iletiminde hız
sağlayan örtü. Monofiletik: Tek atadan köken
almış. Monohibrit: Tek karakter bakımından
melez. Monoik: Bir evcikli. Erkek ve dişi organların
ayrı çiçeklerde fakat aynı bitki üzerinde bulunması. Monokotiledon:
Embriyolarında tek çenek yaprağına sahip bitki. Monomer:
Büyük moleküllerin hidrolizi sonucu oluşan en küçük yapı birimi. Monosakkarit:
Genel formülü (CH2O)n olan en basit şeker molekülü. Morfoloji: Biçim bilim.
Mozaik
gelişim: Embriyoya ait hücrelerin her birinin, vücudun farklı bir bölgesini
meydana getirmek üzere belirlendiği gelişim tipi. Bu gelişim tipini gösteren canlılarda,
embriyodan ayrılan herhangi bir parça, kendi başına tam bir birey olarak gelişemez.
Mukus: Koyu ve az akışkan özellikte, glikoprotein
yapısında salgı, sümük. Multipotent: Birden
fazla farklı hücre veya doku tipine farklılaşabilme yeteneğine sahip olan. Hidralarda
interstitial hücreler" ve omurgalı embriyolarında kök hücreler" ,
multipotent karakterdedir. Musilaj: Yapışkan ve
az akışkan karakterli polimerler. Mutasyon: Bir
canlının kalıtım özelliklerinde meydana gelen birdenbire ve kendiliğinden değişmeler.
Mürein: Bakterilerin hücre duvarında bulunan
yapısal bir peptidoglikan.
-N-
Nasti:
Bitkinin, uyaranın cinsine göre yaptığı fakat uyaranın yönüne bağlı olmayan
davranışlar. Nefridiopor: Omurgasızların
boşaltım organları olan nefridyumların vücut dışına açıldıkları açıklık. Nefridyum:
Omurgasızların boşaltım organları. Nermatosit:
Knidosit hücrelerinin içeriği ya da kendisi. Neoteni:
Ergin halde larva özelliklerinin görülmesi. Nimf:
Başkalaşım gösteren böceklerde, dış görünüşü ergine benzeyen, fakat eşey organları
ve kanatları tam olarak gelişmemiş evre. Nod: Düğüm
şeklinde yapı. Notokord: İlkin sırt ipliği.
Nöron: Sinir hücresi. Nörotoksik:
Sinir sistemi üzerinde zararlı etkisi olan zehirli maddeler. Nötr:
Elektriksel yükü sıfıra eşit olan. Nusellus:
Tohum taslağında embriyo kesesini çevreleyen doku. Nükleik asitler:
Çekirdek içinde bulunan, genetik şifreyi taşıyan, yapılarında şeker bulunan asitler
(DNA ve RNA).
-O,Ö-
Ocellus
(çoğulu= Ocelli): Bazı omurgasızlarda ve diğer basit yapılı organizmalarda
görülen, mercek de taşıyabilen basit göz, nokta göz. Odun
boruları: Bitkilerde çeşitli hücre tiplerinden oluşan, su iletimi ve destek
görevini yapan doku. Ksilem. Oksidasyon: (Yükseltgenme)
Elektronların bir atom ya da molekülden ayrılmasını sağlayan kimyasal tepkime.
Omnivor: Hem bitkisel hem de hayvansal besinler
ile beslenebilen canlılar. Oocyst: Etrafı koruyucu
bir kılıfla çevrili, olumsuz çevre koşullarına karşı dayanıklı yapıda olan yumurta
hücresi. Organel: Hücrenin içerisinde bulunan
ve her biri farklı görevlerden sorumlu olan, daha küçük alt birimler. Osmoregülasyon:
Bazı sucul organizmaların, vücutlarının osmotik basıncını, yaşadıkları ortamın
osmotik basıncına bağlı olmadan ayarlamaları. Osmoz:
Suyun yoğunluğunun çok olduğu yerden az olduğu yere doğru, yarı geçirgen zardan
geçmesi. Ototrof: Işık enerjisi veya kimyasal
enerji kullanarak, inorganik maddelerden kendi organik besinini üretebilen canlılar
(kendibeslek). Ovaryum: Dişi eşey organı, yumurtalık.
Ovidukt: Yumurtaları, yumurtalıktan dışarı taşıyan
kanal, yumurta kanalı. Ovipar: Yumurtasını vücut
dışına bırakarak çoğalan. Ovipozitor: Yumurtaları
yerleştirmeye yarayan yapı, yumurtlama borusu. Ovovivipar:
Bir plasenta oluşumuyla anne-yavru arasında bağlantı olmaksızın, yumurtası vücut
içinde gelişen ve yavruyu yumurtadan çıktıktan sonra vücut dışına bırakan, yalancı
doğum yapan. Ovül: Tohumlu bitkilerde, döllenmeden
sonra tohumu meydana getiren yapı. Ökaryot: Zar
ile çevrili gerçek organelleri bulunan hücreler. (Bkz. Prokaryot ve ökaryot hücreler
arasındaki farklar)
-P-
Papilla: Tomur. Koni biçimindeki herhangi bir çıkıntı.
Parafiletik: Birden fazla atadan köken almış.
Parapod: Her vücut segmentinin yanında, bir çift
halinde bulunan ve yer değiştirmeye yarayan yapılar. Parazit:
Başka türden bir canlının içinde veya üzerinde, kendisine besin veya barınak sağlayacak
şekilde ancak aynı zamanda da diğer canlıya da zarar verecek şekilde yaşayan organizma,
asalak. Parankima: İnce duvarlı, nisbeten farklılaşmamış
hücrelerden oluşan, yapı ve görevi değişebilen, yumuşak bitki dokusu, parankima.
Yassı solucanlarda kas tabakasıyla bağırsak arasında bulunan çeşitli hücrelerden
oluşmuş sert doku. Bir organın zemin dokusu. Partenogenez:
Yumurta hücrelerinin, sperm hücreleri ile döllenmeden mitoz geçirmeye başlayarak,
bir canlıyı oluşturması şeklindeki üreme tipi. Patojen:
Zararlı, hastalık yapıcı. Pektin: Özellikle bitki
hücrelerinin orta lamelinde bulunan büyük moleküllü, karbonhidrat karışımı maddeler.
Pelajik: Deniz ya da göllerde tabana tutunarak
ya da serbest halde yaşayan canlılar. Penetrasyon:
Nüfuz etmek, içine girmek, dalmak. Peptidoglikan:
Uzun polisakkarit zincirlerinin kısa peptitlerle (protein bağları) bağlandığı
büyük moleküller. Peptit: Aminoasitler arasındaki
bağlar. Periant: Çiçek örtüsü ve çiçek örtü yaprakları.
Taç ve çanak yaprakların tümü. Bir çiçekte erkek organlar ve dişi organ dışında
kalan parçalar. Peristom: Yosunlarda (Bryofitler)
kapsül açıldıktan sonra ağızda bir ya da iki sıralı silli halka yapısı. Silyat
protozoonlarda, denizyıldızlarında, halkalı solucanlarda, böceklerde, derisi dikenlilerde,
vb. ağız çevresi bölgesi. Periton zarı: Karnın
iç kısmını asarlayan zar, iki katlı karın zarı. Peyzaj:
Bir arazi parçasının ekolojik, biyolojik, yapısal ve tüm doğal özelliklerinin
topluca anlatımı. Pigment: Bitkilerde ve hayvanlarda
bulunan renk maddelerinin genel adı. Plankton:
Suyun hareketiyle pasif olarak sürüklenen küçük canlıların genel adı. Planktonik:
Plankton yapısında olan ya da planktona ilişkin olan. Plasenta:
Anne ve yavru arasında, döl yatağı içerisinde kurulan ve madde alış verişine olanak
tanıyan, damarlı ve süngerimsi yapı. Plastit:
Bitki hücrelerinde ve bazı bir hücreli canlılarda bulunan, çoğunlukla renk pigmenti
de taşıyan bir organel. Poikilotherm: Değişken
vücut sıcaklıklı. Polimer: Birden fazla benzer
ya da farklı birimin, kovalent bağlarla birleşmesiyle oluşan yapı. Polimerize:
Polimer yapıda, polimer özelliği gösteren. Polipeptit:
çok sayıda aminoasidin birleşmesiyle oluşan organik molekül (örneğin protein).
Polisakkarit: çok sayıda monosakkaritten
meydana gelen organik bileşikler. Populasyon:
Aynı türün bireylerinden oluşan yaşama birliği ve toplumudur. Por:
Açıklık, delik. Predatör: Besin olarak diğer
canlıları yakalayıp öldüren canlı, avcı. Primer:
Birinci derecedeki, ilkin, esas. Proboscis:
Genellikle vücudun ön kısmında ve ağız yakınında bulunan, veya tamamen ağız yapısını
teşkil eden hortum. Prokaryot: Zar ile çevrili
olan gerçek organelleri bulunmayan organizmalar, bakteri ve mavi-yeşil algler.
(Bkz. Prokaryot ve ökaryot hücreler arasındaki farklar) Pronefroz:
Omurgalılarda görülen en basit böbrek tipi. Protallus:
Protal. Haploit yapıdaki gametofit. Proteaz:
Proteinlerin peptit bağlarını koparak yıkılmasından sorumlu olan enzim, proteinaz.
Protonefridyum: Bazı ilkel omurgasızlarda
görülen, bir uçta alev hücreleriyle başlayan ve dallanan kanalların bir merkez
kanalla birleşerek, dışarıya açıldığı boşaltım organı tipi. Protostomia:
Embriyodaki blastopor, gelişerek ağzı oluşturur. Anüs, ağzın tam karşısında, arka
bölgedeki ektodermin çökmesiyle gelişir. Genellikle, şizosöl sölom, spiral segmentasyon,
ve mozaik gelişim ile birlikte anılır. Protozoon:
Tek hücreli canlılara genel olarak verilen ad. Pseudocoelomata:
Gerçek söloma sahip olmayan canlılar. Embriyonel dönemdeki blastosöl'ün devamıdır.
Sadece dış kısmı mezoderm ile çevrilidir. Pseudopod:
Amip benzeri bir hücrelilerde ve fagositoz yapan diğer hücrelerde bulunan sitoplazma
uzantıları, yalancı ayak.
-R-
Radial
segmentasyon: Embriyoda, oluşan yeni hücrelerin birbirinin üzerine veya yanına
gelecek şekilde ilerlediği segmentasyon tipi. Radial simetri:
Vücuttan diklemesine (yere paralel olarak) geçen tüm düzlemlerin, vücudu eşit
iki parçaya ayırdığı simetri tipi, ışınsal simetri. Radula:
Yumuşakçalarda, üzerinde kitin diş sıraları taşıyan, ağız içi rende organı, dişi
dil. Red-tide: Dinoflagellata takımında yer alan
alglerin, yılın beli dönemlerinde okyanuslarda çok hızlı bir şekilde çoğalmaları
ve bu alglerin içerdikleri pigmentin renginin suda yoğunlaşması sonucu ortaya
çıkan görüntü, kırmızı kuşak. Reçine: Bazı odunlu
bitkilerin salgıladıkları, katı ya da yarı akışkan, yarı saydam, suda çözünmeyen
salgı maddeleri. Rejenerasyon: Canlılarda
eksilen, bozulan bir yapının tamamlanması, onarımı. Reseptör:
Belirli kimyasalların veya uyartıların tanıyıcısı konumunda olan, bazı hallerde
de bunların hücreye girmesini veya bunlara karşı bir cevabın oluşturulmasını mümkün
hale getiren yer veya yapı, almaç. Retina: Gözde
en iç kısımda bulunan, ışığa duyarlı hücrelerin, duyu sinirlerinin ve pigmentlerin
bulunduğu, çift katlı ağ tabaka. Ribozom: Protein
sentezinden sorumlu olan organel. Rizoid/rizoit:
Kökçük. Rizom: Genellikle toprak altında bulunan
ve yukarı doğru filizler, aşağıya doğru kökler veren kalın, yatay gövde.
-S-
Saçak
kök: Yan köklerin ana kökten daha fazla gelişmesi. Saprofit:
Ölü canlılar veya organik maddeler üzerinden beslenen, çürükçül, ayrıştırıcı.
Segment: Bir yapının, az çok birbirine benzeyen
parçalarından her biri, bölüt. Segmentasyon:
Zigotta, sitoplazma büyümesi olmadan art arda görülen mitoz bölünmeler sonucunda,
birbirine benzer hücrelerin oluşması. Sekonder:
ıkincil, ikinci derecede önemli olan, yan, tali. Selüloz:
çok sayıda glikozun birleşmesi ile oluşan, bitki hücrelerinin temel yapıtaşı olan
yapısal bir polisakkarit. Septum: Bölme. Sesil:
Bir yere bağlı olarak yaşayan. Sferik simetri:
Vücudun herhangi bir yerinden geçen tüm düzlemlerin, vücudu eşit iki parçaya ayırdığı
simetri tipi, küresel simetri. Sil: Bazı bir hücrelilerde
hareketi sağlayan, bazı organizmaların da akciğer borularında senkronize hareket
ederek, toz gibi. partikülleri akciğerden uzaklaştıran kamçı benzeri yapı. Simbiyont: Başka türden bir canlı ile ortak yaşayan
canlı. Bu birliktelik, her iki tarafın fayda ya da zarar durumuna göre farklı
isimler alır. Sinüs: Organların ya da dokuların
arasındaki boşluk. Sitoplazma: Hücre zarı
içerisinde, çekirdek dışında kalan bütün canlı kısım ve bu kısmı dolduran viskoz
yapı. Soymuk boruları: Bitkilerde iletici hücreler
olan, kalburlu hücreler ve kalburlu boru elementlerinden oluşan, besin iletimi,
depo edilmesi ve destek görevlerini yapan doku. Floem Sölom
boşluğu: üç embriyo tabakasına sahip olan hayvanlarda, iç kısmı tamamen periton
zarı ile kaplanmış olan gerçek vücut boşluğu. Sperm:
Erkek eşey hücresi. Spermatofor: Bazı canlıların
erkek bireylerinde, birçok spermin bir arada taşınmasını sağlayan kapsül. Spikül: ığnemsi uzantılar. Spiral
segmentasyon: Embriyoda, oluşan yeni hücrelerin birbirinin tam olarak üzerine
veya yanına denk gelmeyip, yaklaşık 45 derecelik bir kayma ile birbirinin üzerine
oturduğu segmentasyon tipi. Spongocoel: Süngerlerde
vücut içi boşluğu. Spor: Eşeysiz üremeyi sağlayan
hücre. Sporofit: Döl değişimi gösteren bitkilerde
diploit ya da eşeysiz (aseksüel) evre. Stamen:
Erkek organ. Bir çiçekte başçık (anter) ve iplikçik (flamen)ten oluşan çiçek tozlarını
(polen) oluşturan organ. Statocyst: ıçerisinde
denge taşı bulunan kesecik. Stigma: 1. Eklembacaklılarda,
trake sisteminin havayla temas ettiği açıklıklar. 2. Çiçeklerde, dişi üreme organının
poleni aldığı uç kısmı. Stilet: Yapışkan organ. Subepidermal plexus: Deri altı sinir ağı. Şizosöl sölom: Erken embriyonik evrede kopan iki
blastomer, endoderm ve ektoderm arasına düşerek ilkin mezoderm hücrelerini oluşturur.
ıki tabakanın ayrılmasıyla mezoderm gelişir. Mezodermden köken alan vücut boşluğudur.
-T-
Tagmata:
Kaynaşmış ya da hareketli halde olabilen, özelleşmiş vücut bölümleri. Tal/Tallus:
Kök, gövde ya da yaprak gibi doku özelleşmesi görülmeyen, alglerde ve bazı aşağı
yapılı bitkilerde görülen vücut yapısı. Tek yıllık bitki: Yaşam devirlerini
bir yıl içinde tamamlayan bitkiler. Termofil: Yüksek sıcaklık seven. Tentakül:
Uzantı. Testa:Tohum kabuğu. Tohum dış örtüsü. Testis: Erkeklerde üreme hücrelerini oluşturan, aynı
zamanda eşey hormonları salgılayan bir bez niteliği de taşıyan organ, erbezi.
Triploblasti: Embriyonik gelişim sürecinde
her 3 tabakanın da (endoderm, mezoderm ve ektoderm) oluşması, üç tabakalılık.
Tüberkül: Topuzcuk şeklindeki küçük ve yuvarlak
çıkıntı ya da kabartılar.
-Ü-
Üre:
Memeli ve diğer hayvanlarda amino asitlerin yıkımı ile oluşan son ürün. Üreticiler:
Bir sistem içerisinde, güneş enerjisini organik moleküllerin bağ enerjisi şekline
çevirebilen canlılar, besin üreticiler, ototroflar.
-V-
Vasküler
sistem: Ksilem ve floemden oluşan bitki dokularında,
ksilem tarafından su ve suda erimiş maddelerin, floem tarafından fotosentez ürünlerinin
taşınmasını sağlayan sistem. İletim sistemi. Damar sistemi. Vejetasyon:
Bitkilerin sınıflandırılmasındaki, yöreleri gözetmeksizin fizyonomik ve ekolojik
bakımdan bir bölgedeki bitki örtüsü. Bir yerdeki ekolojik koşullara bağlı olarak
bulunan bitki örtüsü. Vejetatif üreme: Yaprak
ya da sap gibi vücut bölümlerinden eşeysiz olarak üreme. Velum:
1. Medüzlerde, şemsiye yapısının kenarını çember gibi saran örtü. 2. Basidli mantarlarda,
genç basidiokarpları örten yapı. Ventral: Bir
organizmanın karın kısmı. Visceral kitle: İç
organlar. Viskoz: Akışkanlığı az olan sıvı. Vivipar:
Yavrunun, bir plasenta varlığıyla, anneyle arasında besin, gaz, vb. alışverişi
olarak gelişimini tamamlaması sonucunda, gerçek doğum yapan.
-X-
Xantofil
(Ksantofil): Sarı veya kahverengi bir karotenoid pigment grubu.
-Y-
Yolk
Bezi: Besin maddesi üreten ya da depolayan bez ya da kese. Yumurta:
Dişi eşey hücresi. Yumurtalık: Dişi bireylerde
eşey hücrelerinin üretildiği, aynı zamanda eşey hormonları da salgılayan organ. Yutak:
Ağız boşluğu ve yemek borusu arasındaki kaslı kanal, farinks.
-Z-
Zigot:
Dişi ve erkek eşey hücrelerinin birleşmesiyle oluşan, döllenmiş yumurta hücresi.
Zooid: Bir koloni içerisinde farklılaşmış
olarak bulunan bireylerin her biri. Zooplankton:
Hayvansal özellik gösteren planktonlar. Zoospor:
Bir hücreli algler ve mantarlarda kamçılı, hareketli eşey hücresi.