ALT BAŞLIKLAR:
Baş
Sayfa
Depremin
Yerini Saptamak
KONUYLA İLGİLİ:
Richter
Büyüklük Ölçeği
Mercalli
Şiddet Ölçeği |
Depremin Büyüklüğü ve
Şiddeti
Depremin gücü ya da "boyutu" iki yolla
ölçülüyor. Bunlardan birisi depremin "şiddetini" diğeri ise "büyüklüğünü"
ölçmeye yönelik. Şiddet ve büyüklük kavramları sık sık karıştırılır ve
yanlış kullanılır. Doğru kullanım medya ya da basının değil kuşkusuz uzmanların
söylediğidir. Depremin ne tür ve ne kadar zarar verdiğini ölçmeyi amaçlayan,
yani depremin insanlar, binalar ve doğa üzerindeki etkilerini saptayan
yöntem aslında "şiddet" ölçümü. Şiddet, depremin kaynağındaki büyüklüğü
hakkında matematiksel bir bilgi vermez,
yalnızca deprem nedeniyle oluşan hasarı
yansıtır.
Bir deprem oluştuğunda, bunun herhangi
bir noktadaki şiddetini belirlemek için, o bölgede oluşan etkiler gözlenir.
Bu gözlemlerin, Şiddet Cetveli'nde hangi şiddet derecesi tanımına uygun
olduğuna bakılarak romen rakamlarıyla belirtilen bir rakam atanır. Bunun
için, değiştirilmiş "Mercalli" ve "Medvedev-Sponheur-Karnik" şiddet cetvelleri
olmak üzere iki ölçek kullanılıyor. Her iki cetvelde de XII şiddet derecesi
var. Bu cetvellere göre, şiddeti V ve daha küçük olan depremler genellikle
yapılarda hasar oluşturmazlar ve insanların depremi hissetme şekillerine
göre değerlendirilir. VI-XII arasındaki şiddetler ise, depremlerin yapılarda
oluşturduğu hasar ve arazideki kırılma, yarılma gibi bulgulara dayanılarak
değerlendirilir.
Şiddet değerleri, Dünya üzerindeki
deprem bölgelerinde yaygın olarak rapor edilse de, çok doğru sonuçlar vermeyebilir.
Hasar genel olarak depremin merkez üssünden uzaklaştıkça azaldığı için
aynı deprem için farklı bölgelerde farklı şiddet değerleri saptanabilir.
Hatta, farklı binalarda, farklı zeminlerde bile değişiklik gözlenir. Bina
tasarımları, merkez üssünden uzaklık, zemin malzemesinin türü gibi etkenler
hasarın miktarını dolayısıyla şiddet değerlendirilmesini etkiler. Diğer
önemli etkenlerden biri de hasarın rapor edilmesi. İnsanlar farkında olarak
ya da olmayarak hasarı abartabilir ve yanlış şiddet değerlendirmeleri yapılabilir.
Çünkü değerlendirme için herhangi bir aygıt kullanılmaz. Bu nedenle, hasarın
gözlenemediği yerlerde şiddet değerlendirmesi yapmak olanaksız. Yani Dünya
üzerinde depremin etkilediği her yer için bir şiddet değeri verilemez.
Depremin gücünü ölçmedeki ikinci yöntem,
depremle ortaya çıkan enerji miktarının ölçülmesine dayanıyor. Bu yöntemde
ölçülen asıl olarak şiddet değil "büyüklük" (yani "magnitüd"). Bunun için,
sismogram üzerindeki titreşimlerin genliğinden yani dalganın kâğıt sismogram
üzerindeki yüksekliğinden yararlanılır. Deprem ne kadar büyükse, yer o
denli fazla sallanır ve sismogramda da o kadar büyük genlikli titreşimler
kaydedilir. Sismogram üzerinde kaydedilmiş belli bir dalganın genlik ölçümünden,
sismografın tipine göre düzeltme yapıldıktan ve depremin uzaklığı belirlendikten
sonra, depremin büyüklüğünü veren bir rakam atanır. Bu, depremle açığa
çıkan enerjinin ölçümüdür.
"Büyüklük"
tanımı ilk olarak, 1935 yılında, Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü'nden Charles
F. Richter tarafından yapıldığı için bu ölçümde kullanılan ölçek Richter'in
adıyla anılıyor. Richter, merkez üssünden 100 km uzaklıkta ve sert zemine
yerleştirilmiş özel bir sismografla kaydedilmiş zemin hareketinin mikron
cinsinden ölçülen maksimum genliğinin 10 tabanına göre logaritmasını bir
depremin "büyüklüğü" olarak tanımladı. "Richter Ölçeği" bu standartı temel
alıyor ve 0'dan 8,9'a kadar olan rakamlarla belirtiliyor. Ayrıca bu rakamlar
kesirli değerler de alabiliyor. Rakamlar büyüdükçe depremin büyüklüğü de
"logaritmik" olarak artar.
Richter ölçeğindeki en düşük sınır
aslında "0" değil. Negatif değerlere sahip çok küçük depremler de olabiliyor,
fakat bu türden depremlere çok ender rastlanıyor. Şimdiye dek ölçülmüş
en büyük değer ise 8,9. Bu ölçek kullanılarak yapılan ölçümlerde, büyüklüğü
9 ve üzerinde olan değerler, kayaların dayanıklılık sınırları nedeniyle
mümkün görünmüyor.
Büyüklük ölçmek için, bugün değişik
yöntemler kullanılıyor. Geniş bölgelerde kullanılabilen ölçekler için farklı
sismik dalgalardan yararlanılıyor. Dolayısıyla tek bir deprem için bazen
birkaç farklı büyüklük olabiliyor. Diğer önemli nokta da, 7'nin üzerindeki
büyüklüklerde, sismograf ölçümlerinin kesin olmama eğilimi.
Büyüklüğü ölçmede yeni bir yöntem,
depremin "sismik momenti"ni ölçmeye dayanıyor. Bunun için, fay hattı boyunca
kaya ötelenmesinin miktarı ve kırığın yüzey alanından yararlanılıyor. Bu
yöntemle yapılan moment büyüklükleri 9'dan büyük değerler de alabiliyor.
Sismik momente dayalı büyüklük ölçümleri sismogramlardan çok saha çalışmalarından
elde ediliyor. Farklı türden büyüklük ölçüm yöntemleri ve değerleri olduğu
için özellikle medya tarafından büyüklükle ilgili veri ve bunların yorumu
genellikle yanlış aktarılıyor. Unutulmaması gereken, büyüklükle ilgili
verilerin yeni ve daha fazla bilgi edindikçe daha kesinleşmesi, bunun haftalarca
sürdüğü de olabiliyor.
Richter ölçeğinin en önemli yanı logaritmik
olması. Ölçek üzerinde iki ardışık tamsayı arasındaki fark, yer sarsıntısının
genliğindeki 10 kat artmaya karşılık geliyor. Bir kaya, büyüklüğü 4 olan
bir depremle 1 cm ileri-geri titreşiyorsa, aynı kaya, büyüklüğü 5 olan
bir depremde 10 cm'lik titreşimler yapacak demektir. Yerin titreşimindeki
bu 10 kat artışın enerji cinsinden karşılığı ise 31,5 katlık bir artış.
Örneğin, 5 büyüklüğünde bir deprem 4 büyüklüğündeki bir depremden 31,5
kat daha fazla enerji açığa çıkarır. 6 büyüklüğündeki bir depremde ise
4 büyüklüğündeki depremden neredeyse 1000 kat (31,5x31,5) daha fazla enerji
açığa çıkacak demektir.
Depremin gücünü ölçmekte büyüklük
ölçümü için bir sismografa gereksinim duyulmakla birlikte, şiddet değerinden
çok daha kullanışlı ve güvenilir bir yöntem. Dünya çapında yaygın bir standart
sismograf ağı bulunuyor ve bunlar düzenli olarak ölçüm yapıyor. Büyüklük
ölçümüyle tek bir deprem için tek bir büyüklük belirlenebilirken, şiddet
değerlendirmesiyle tek bir deprem için yerel hasara göre farklı değerler
elde edilebiliyor. Üstelik büyüklük ölçümü, şiddet değerlendirmesinin aksine
Dünya üzerinde oluşan tüm depremleri kaydedebiliyor.
Sonuç olarak, çok yaygın ve doğru
bir deyişle Türkiye gerçekten bir deprem ülkesi! Deprem öncesi ve sonrası
yapılması gerekenleri bilmek kadar, artık deprem ve sismoloji alanındaki
temel bilgileri öğrenmek de giderek bir gereklilik haline geliyor. En azından,
sık sık karşı karşıya kalınan bu doğal felaketi, belki bir anlamda düşmanı
iyi tanımak için.
Kaynaklar
Plummer, C. C., McGeory, D., Physical
Geology, 1993, ABD
www.deprem.gov.tr
www.koeri.boun.edu.tr
www.usgs.gov
|