ALT BAŞLIKLAR:
Baş
Sayfa
Genel
Durum
Yapı
Hasarı
Hasar
Nedenleri
Değerlendirme
ve Öneriler |
Hasar
Nedenleri
Yapıların tam anlamıyla
güvenli olması ve hiçbir depremde yıkılmayacak biçimde yapılması olanaklı
değildir. Çağdaş deprem güvenliği felsefesi, hafif şiddetteki depremlerde
(yaklaşık 5 yılda bir yinelenen) yapılarda hiçbir hasar olmamasını gerektirir;
orta şiddetteki depremlerde (yaklaşık 50 yılda bir yinelenen) onarımla
giderilebilecek nitelikte hasara izin verilebilir; şiddetli depremlerde
(yaklaşık 500 yılda bir yinelenen) ise yapının ağır hasara uğraması ve
hatta tümüyle elden çıkması kabul edilebilir, ancak yapı tümüyle göçmemeli,
altındaki insanların kaçıp kurtulmasını sağlayabilmelidir. Rapor yazarı,
İzmit depreminin yukarıda tanımlanan şiddetli bir deprem sayılmamakla birlikte,
orta şiddette bir depremin üzerine bir deprem olduğunu düşünmekte ve görülen
hasarın bir dereceye kadar kabul edilebilir olduğu görüşünü taşımaktadır.
Bununla birlikte, özellikle
konut yapılarında görülen çok ağır hasar ve büyük can kaybı, bundan önceki
depremlerde olduğu gibi, yine büyük ölçüde yapıların kusurlu olmasına bağlıdır.
Yapılardaki kusurlar da yine her zaman olduğu gibi, projedeki ve uygulamadaki
proje kusurlarına, denetim yetersizliğine, kalitesiz malzeme ve yönetim
yolsuzluklarına bağlanabilir. Bunların ayrıntılı teknik irdelemesine bu
raporda girilmemektedir.
Yapı hasarı yoğunluğunda
gözlenen belirgin değişim, yukarıda değinilmiş olduğu gibi, zemin koşullarının
büyük önem taşıdığını göstermektedir. Bu açıdan bakıldığında, kent planlamasında
deprem konusunun önemi bir kez daha ortaya çıkmakta, bu ağır faturaya planlama
aşamasındaki kusurların da önemli bir katkıda bulunmuş olduğu anlaşılmaktadır.
Değerlendirme ve Öneriler
Son yedi yıl içinde yaşanan
üç kent depremi, başta kamu kuruluşları ve üniversiteler olmak üzere çeşitli
çevrelere çok şey öğretmiştir. O boyuttaki bir depremin getirdiği ekonomik,
teknik ve yönetsel sorunlarla oldukça yeterli biçimde baş edebilme yeteneği
gelişmiştir. Ancak bu son depremin boyutları öncekilerle kıyaslanamayacak
kadar büyüktür; hasar çok büyüktür; etkilenen alan ve nüfus çok büyüktür;
sanayi ve ekonomi üzerindeki etkiler yöresel değil, ülkesel boyuttadır
vb vb. Önceki depremlerde gerçekleştirilmiş olan birçok önemli görev, kaçınılamaz
biçimde yine gerçekleştirilmek durumundadır. Ne var ki, niteliği aynı olsa
da bu görevlerin boyutları bu kez çok büyüktür. Dolayısıyle yeni stratejiler,
yeni metodolojiler geliştirilmesi gerekli olacak gibi görünmektedir.
Hasar Belirleme Çalışmaları
Örneğin, kurtarma ve yardım
çalışmalarının hemen ardından hasar belirleme çalışmalarına girişilmesi
gerekmektedir. Kullanıma açılması sakıncalı olan yapılarla olmayan yapıların
belirlenmesi ve yurttaşların kullanılabilir nitelikteki yapılardan yararlanabilmesi
ivedilikle sağlanmak zorundadır. Oysa, üzerinde çalışılacak yapı sayısı
öylesine büyüktür ki, önceki depremlerde bu çalışmaları gerçekleştirmiş
olan teknik personel bu yükün altından kalkamayacaktır. Çok sayıda teknik
personelin bu amaçla ivedilikle yetiştirilerek bu alanda seferber edilmesi
düşünülebilir. Böyle bir girişimin tartışılması, ilkelerinin belirlenmesi,
bir ölçüde planlanması gereklidir.
Onarım Çalışmaları
Onun ardından orta hasarlı
yapıların onarılması çalışmalarının ele alınması gereklidir. Yukarıda değinilen
kaygılar bu alanda da geçerlidir. Örneğin, Adana Depreminin ardından Bayındırlık
ve İskan Bakanlığı'nın eşgüdümünde dört üniversite uzmanlarının katkısı
ile gerçekleştirilen değerlendirme ve projelendirme çalışmaları, burada
da yapılmalıdır ama benzer bir işbölümü içinde bu çalışmaları birkaç üniversite
işbirliği ile gerçekleştirmek olanaklı değildir. Bu konuda izlenecek stratejinin
de tartışmaya açılmasında yarar bulunmaktadır.
Varolan Yapıların Değerlendirilmesi
ve Güçlendirilmesi
Varolan yapıların deprem
davranış ve dayanımı bakımından değerlendirilip güçlendirilmesinin ne büyük
bir önem taşıdığı, bu depremle artık iyice vurgulanmış, herkes tarafından
açıkça anlaşılmıştır. Birkaç yıl önce, Erzincan için alınmış olan Dünya
Bankası kredisinin bir bölümü ile gerçekleştirilebileceği düşünülerek ön
çalışmaları başlatılmış, ancak zamanla heyecanı yitirildiği için gündemden
düşmüş olan "Birinci derece deprem bölgelerindeki kamu yapılarının deprem
davranış ve dayanımı bakımından değerlendirilmesi ve güçlendirme ilkelerinin
belirlenmesi" konulu projenin yeniden ele alınması, gerekiyorsa kapsamı
genişletilerek yoğun bir çalışma başlatılması önem taşımaktadır. Bu konunun
irdelenmesinde ve izlenecek stratejinin tartışılmasında büyük yarar bulunduğu
düşünülmektedir.
Tuğrul Tankut
Prof. Dr., ODTÜ İnşaat
Mühendisliği Bölümü,
TÜBİTAK Başkan Yardımcısı
|