|
Depremden Sonra Adapazarı |
Aslı
Zülal
Deprem, vurmuş, yıkmış..
Yedinci günün sonunda enkaz altında kalanlardan yakınları bile umutlarını
kesmişler. Yabancı kurtarma ekipleri de öyle... Çoğu ülkesinin yolunu tutmuş
bile. Televizyonlar da ilgilerini yitirmişler. Kısacası yara soğumaya başlamış.
Felaketten kurtulanlar yaşam sevincini unutmaya başlamışlar; ama daha geleceğin
kaygısı da tam anlamıyla çökmemiş yüzlerine. Belli ki şok sürüyor. Gözler
boş, dalgın.
Peki bu insanlar ve Adapazarı'ndan
geri kalan yıkık dökük yığın ne olacak? İlk bakışta, güneşli günler çok
yakın değilmiş gibi. İster istemez insanın aklına geçmiş felaketlerin,
kaderlerine terkedilmiş kırık dökük insanları geliyor. Felaketin ilk günlerindeki
karmaşa da umutları körükleyecek türden değil.
Ama insanın önce farkına
varmakta zorlandığı bir değişiklik var. Sonra birden anlıyorsunuz: Sokaklarda
dolaşanlar farklı. Üniformalılar da var, ama, "yabancılar" çoğunlukta.
Ülke dışından değil, başka kentlerden gelenler. Bunlar geride kalanlar.
Çoğu, "yapacak birşey kalmadı" düşüncesiyle geri dönmüş. Kalanlar da ne
yapacaklarını bilmiyorlar. Stadyumda örgütlenmiş olan sağlık hizmetlerine
yapacak katkıları da yok haliyle. Çekip gitmeye de gönülleri elvermiyor.
Yaralılarla ve kent sakinlerinin
genel sağlık gereksinmeleriyle ilgilenen İsrail vbe Mısır sahra hastaneleri.
İkisinin de personeli asker. Böyle bir görev için hazırlıklılar belli.
Bizim kendi doktorlarımız da, tıp öğrencilerimiz de koşturmuşlar bir şeyler
yapabilmek için. Ama yalnızca sayılar bir şey ifade etmiyor. Küçük, ama
kendi kendine yeterli, kanamalı yaralısını ameliyat etmekten, başı ağrıyana
aspirin vermeye, kadar akla gelebilecek çok sayıda hizmeti verebilecek
biçimde donatılmış, röntgen cihazları bulunan mini hastaneler gerekli.
Ancak bu dağınıklık, bu
amaçsızlık, aslında gelecek için bir umudun resmi. Belliki insanlar "resmi"
bir çağrıya uyup gelmemişler. Kendi gönüllerinin sesini dinlemişler. Belki
de onları oraya taşıyan, kent halkının ilk günlerdeki çaresizliği. "Resmi"
yardımın, büyük kentlerden beklenen büyük makinelerin görülmeyişi.
Kuşkusuz bu amaçsız dolaşan
insanların bir hafta sonra da yapacak işleri var. Kuşkusuz kendilerine
birilerinin iş göstermesi gerek. Ama olsun. İşi gücü bırakıp buraya koşanlar,
patronlarına ya da ailelerine yaptıklarını açıklamakta belki de zorlanan
insanlar, gelecek sefer daha hazırlıklı gelecekler.
Kaldı ki, bu gönüllüler
ordusunun etrafında örgütleneceği çekirdekler de filiz vermeye başladı.
Belki Adapazarı'nda ortada görünenler daha çok yurtdışından gelen gönüllülerdi.
Karadeniz'den akın eden ve yüzden çok insan kurtaran maden işçilerini de
unutmayalım. Ama Türkiye, ilk kez bu depremde kendi sivil kurtarma örgütlerini
tanıdı, başarılarını alkışladı. Biliyoruz ki, gelecek deprem nerede vurursa
vursun, sokaklarda dolaşan, daha da kalabalıklaşmış gönüllüler amaçsız
dolaşmayacak. Yüreklerin taşıdığı adımları, akıl, kararlılık ve bilinç
yönetecek. |